Tutsak Karikatürist Ahmet Bilge'den mektup var
24.11.2014
18 Aralık 2014
Ben HASAN GÜLBAHAR.
12 Eylül mahkumu iken 30 yıllık mapusluk hayatım geçen sene çıkartılan bir yasa ile sona ermişti. Şimdi yeniden dört duvar arasındayım. Adalet Bakanlığının tahliyeme itirazı ile 7 yıl daha yatmama karar vermiş Yargıtay. Hem de tahliye yasası 12 Eylül döneminden kalan cezamı ortadan kaldırdığı halde!
19 yaşında -Askeri darbe döneminde başlayan siyasi mapusluğumun- birkaç yıllık soluklanma dışında- 60 yaşında sona ermesine karar verilmiş. Tüm bu nedenlerle:
Poyraz Ali, atipik otizm teşhisi konulduğu halde annesiyle beraber hapishanede yaşamak zorunda kalmış bir çocuk. Üstelik en temel insani ve “çocuksu” ihtiyaçları karşılanmadan. Bu mektubu sonuna kadar okuyun, öfkelenmeden ve direnişe saygı duymadan edemeyeceksiniz.
TÜM DUYARLI İNSANLARA MEKTUBUMDUR
Merhabalar…
01/12/2014
Merhaba Sevgili Adil Can
Umuyorum iyisindir. Sana en içten dostluk duygularımı gönderiyorum.
Biraz geciktim değil mi? Haberin vardır. “Mektup cezam” vardı üç aylık, o yeni bitti. Bu nedenle ancak yeni yazabiliyorum mektuplara cevabı.
1 Aralık 2014
Tutsak Doktor Ayhan Kavak yayın yasağını yazıyor
AYHAN KAVAK
D TİPİ CEZAEVİ I-4
DİYARBAKIR
"Buradaki hasta tutsaklar olarak İdris ve Hakan hewaller, Abdullah Kalay yoldaş ve bana da adli tıptan “hapishanede kalabilir” raporları verildi. Abdullah yoldaşın kalbi yüzde 30 çalışıyor son gelen raporun kısa meali şöyle söylenebilir “nasılsa ölecek, içerisi-dışarısı fark etmez”. Yoldaşımızın yüzde 30 atan kalbinden, bizden korkuyorlar. Bunlardan bir şey beklediğimiz yok. Tek derdimiz en insani hak olan tedavimizi uygun koşullarda yaptırabilmek hatta kimimiz için en azından sevdiklerimizin yanında ölebilmek."
17.11.2014
“Bugünlerde devrimci basının bizlere ulaşmasını engellemeye yönelik yeni bir saldırıyla daha karşı karşıyayız. Tüm bunlar faşist sistemin karakterine gayet uygundur. Ama devrimci tutsaklar da en az Sisiphos kadar inatçıdırlar. Her hak gaspını bir şekilde geri püskürtürler. Ve süreç yeniden başlar. Zindanlar yıkılana kadar da bunun böyle olması kaçınılmazdır. Kalıcı kazanım yokmuş gibi görünen bu döngü aslında tecrit-tretman sisteminin yenilgisinin ilanıdır.”
24.11.2014
Merhaba Sevgili Adil
Her geçen gün yeni hak gasplarının yaşandığı hapishanelerde faşist baskı ve tecrit koşulları ağırlaşmaya devam ediyor. Yasalarla güya “güvenceye” alındığı söylenen anayasal-yasal haklar en keyfi yol ve yöntemlerle bir bir gasp ediliyor. Yasal olup olmaması bir yana, en meşru en insani ihtiyaçların karşılanması dahi faşizan bir zihniyetle engellenmektedir.
"30 yıllık mapusluğum az gelmiş olmalı ki, 7 sene daha almak istiyorlar ömrümden. 19 yaşında başlayan tutsaklığım 52 yaşında (geçen sene) noktalamışken 7 sene daha önüme konuldu bile. Hem de avukatlarımın ve benim hiçbir haberimizin olmadığı bir mahkeme sürecinin sonunda verilmiş bir kararla. İtiraz hakkı da tanınmayarak."
“Duyduk gidenin hüznüyle/ Gelecek olanın muştusunu”
Kemal Özer
17 Kasım 2014
“GÖRÜLMÜŞTÜR AMA ÇÖZÜLMEMİŞTİR”Lİ DOSTLAR, MERHABA!
“Görüşmeyeli, tekli hücrelere alındık, biraz bunun yoğunluğu vardı. Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorduk, onaylandı. Beklediğimiz bir sonuçtu. 20 Haziran’da da ben ve dosya arkadaşım Resmiye Vatansever tekli hücrelere geçtik, artık ağır. Müebbet statüsünde tutuluyoruz. Havalandırma, ziyaret, telefon haklarımız diğer tutuklulara kıyasla oldukça kısıtlı; diğer bölümlerdeki –normal tutuklu- arkadaşları görmemiz neredeyse imkansız vs. vs… Komik olan şu; müddetnamede ağırlaştırılmış müebbet tahliye tarihinin karşısında “ölünceye kadar” yazıyor…”
***
30 Ekim 2014
Kandıra 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutulan MKP dava tutsağı Abdullah Kalay, gazetemize gönderdiği mektupta, İstanbul Adli Tıp Kurulu’nun almış olduğu yeni kararla kendisini ölüme terk ettiğini belirterek devrimci demokratik kamuoyundan hasta tutsakların mücadelesini yükseltme çağrısı yaptı. Abdullah Kalay gazetemize gönderdiği mektubunda, hastalığıyla ilgili yaşanan süreci de aktardı. Bu açıklamayı okurlarımızla paylaşıyoruz
Sevgili Adil Can Merhaba!
Göndermiş olduğun kart ve yazın geldi. İyi olmana-olmanıza sevindim. Bende, bizlerde gayet iyiyiz, tabi ki sağlık sorunları halen devam ediyor ve ciddi boyutlara ulaştı. Ama o kadar da önemli değil.
18 Eylül 2014
Adil Abi Merhaba,
Adımı listeden sildin mi? Çok hayırsızım değil mi? Tamam geciktim, kabul, vur, öldür ama önce bir sor neden diye sordun mu? Anlatayım mı? :)
"Bu arada da 'cezalar' devreye girmeye başladı. Şu an benim üst üste 1’er aydan 2 ay ziyaret yasağı var. Sonra biri 7 diğeri 9 günlük hücre 'cezaları' ile ardından yine 1’er aydan 2 ay ziyaret yasağı olacak. Bazı arkadaşların daha da fazla.."
***
Sevgili Adil,
Merhaba, Nasılsın?
23 Ekim 2014
Giderken...
Hayat yolculuğu bugün beni alıp tekrar cezaevine götürürken, ümitleri yalan üzerine kurulmuş Ankara siyasetine bağlayanlarla bir veda sohbeti etmek ve kardeşçe bir uyarıda bulunmak istiyorum.
Belki de kendi kendimi tekrarlamış olacağım, ancak gönül yine de bir şeyler söyle diyor bana. Söyleyeceğim ilk şey: Ey ezilenler, dil, din, millet, mezhep ve cinsiyet ayrımı yapmadan ezenlere karşı birleşiniz. Kurtuluşunuzun tek yolu budur.
Sevgili Dostlar ve Değerli Arkadaşlar
En değerli duygularla sizleri selamlıyorum. Bu sağır duvarlar arasında, sizlerle yüz yüze sohbet etmek ve duygu, düşüncelerimi paylaşmak isterdim fakat bu tür imkanlar yoktur. Yine de bu mektupta sizlerle sohbet etmek ve düşünsel bir paylaşım yapmak istedim.
"Son çıkan yasa kapsamında hasta tutsaklar listesinde olduğumdan numuneye sağlık raporu için birçok bölümün kuruluna çıkarılmak için gidişlerim oldu. Resmen burnumuzdan getirmek için her şeyi yaptılar. Sabah buradan çıktık. Evrim’le, evrim varis ameliyatı olmuş bir ay geçmişti. Evrim gitti. Giriş katında muayene yerinde asker çıkmadığı için dördüncü kattı sanırım oraya çıkarmışlar. Doktor oraya çıkmamış. Hemşire dikişlerini almış o kadar. Halbuki evrimin ağrıları-hissizlik sorunu vardı. Bense saat 9 da oradaydık 4 de kadar ringde bekletildim. Asker kelepçeyi açmadı."
"Hücre ceza"m vardı. Bu seferlik 2 günlüktü. Daha sırada bekleyen çok arkadaşımız var, hücreye götürülmeyi bekleyenler. Burada son dönemlerde "hücre cezası" furyası başlattılar. Biz siyasi tutsaklarda da neredeyse hücre cezası verilmeyen kalmadı. Duymuşsunuzdur. Havalandırmalara kamera takıyorlar. Bizler de bunu kabul etmeyince kırıp yakma yönünde etkisizleştirme yönünde tavrımız var ve bunu da kamera takılınca hayata geçirdik."
Erol Engin
F Tipi Hapishane
C-102 Edirne
***
Tecritin işçi ve emekçi hareketinin bütün olarak kitle hareketinin teslim alınması için dizayn edildiğini biliyor, dünden bugüne ona göre bir siyasal mücadele gerçekleştiriyoruz.
Temmuz 2014
Sevgili Öykü
Yaz mevsimini yavaş yavaş ardımıza bırakıp sonbahara girmeye hazırlanırken, bölünen hayatlar, ardından da birbirinden ayrılanların hikayesi, bugünlerde sıkça duymaya başladık. Anlatılan hikayeler bizlere hiç yabancı gelmiyor, sanki binlerce insanın yaşadıklarıyla aynı rengi, aynı tadı, aynı havayı taşıyor.
Tamamlanamamış, yarım ve hatta eksik hikayeler.
“Acı, zulüm ve cefa çeken insanlarımız için her geçen gün yaşam daha da güzelleşeceğine her zamankinden daha çok inanıyorum. Belki bizim gibiler o günleri görmeyebilir. Nicelerimizin görmedikleri gibi. Zaten bu yola başvuran canlar da kendisinin bir gün güzel bir yaşam yaşaması için görmemiştir. Halklara yapılan acımasız zulümlere son verebilmesi için baş kaldırmıştır. Her an başına neler gelebileceği bilinciyle vicdanına kulak verip bu yola baş koymuştur.
Sevgili dostlar, Merhaba!
Uzun bir aradan sonra senden, sizlerden haber almak, iyi olduğunuzu bilmek, sevindirdi beni. Uzun zaman senden haber gelmeyince, biraz da merak etmiştim.
Bu ülkede Aziz Nesin’lik davalarla karşılaşmak, normal bir hal aldı neredeyse. Ancak senin de bildiğin gibi, böylesi ucube dava, “genelge” “yönetmelik” ve uygulamalarla karşı karşıya kalan hapishanedekiler oluyor. Hele şu F Tipi genelgeleri baştan sona kadar insan mantığıyla bağdaşmayan şeylerle dolu. Neyse, uzun hikaye ve tüm bunlara vakıf olan birisin.
Sınıflar mücadelesi tüm mevzilerde olduğu gibi hapishaneler üzerinden de sürüyor. Fakat kendine özgü yanlarıyla zindanlar üzerinden gerçekleşen mücadele daha keskin ve çetin bir hal alıyor. Sermaye iktidarı ve onun adına bugüne kadar ülkeyi yöneten her hükümet, sınıflar mücadelesinin bu zorlu mevzisinde “esir düşmüş” tutsaklara karşı ya teslim almaya ya da öldürmeye dayalı bir politika izleyegelmiştir.
Sevgili Hocam
Nasılsınız? Gönderdiğiniz kartı aldım teşekkür ederim. Her zamanki gibi çok düşüncelisiniz.
Zarftan bir de gazete haberi çıktı! Karabük’e gönderdiğiniz salyangoz kartıyla ilgili! İlk okuyuşumda bu haberi anlamlandırmakta güçlük çektim açıkçası. Bunun bir şaka ya da ironi yüklü bir anlam taşıdığını sandım. Daha doğrusu aklım-mantığım beni böyle düşünmeye yönlendirdi. Daha sonra bunun gerçek bir durum olduğunu anlayabildim.