Siyasi Mahpuslardan Gelen Başsağlığı Mesajları Depremzedelere Mektuplar

“6 Şubat günü yaşanan trajedi büyük canlar aldı, can yaktı. Biz geride kalanları yarım yamalak bıraktı... Biliyoruz; ölenler, canlarımız kötü, çirkin bir zihniyetin enkazı altında öldüler... Bu daha fazla acı veriyor, öfkelendiriyor. Acının paylaşarak hafiflemediğini bilsem de acınızı yürekten paylaşıyorum. Bir kardeşiniz, arkadaşınız olarak yanınızdayım.

Aynur EPLİ. Kadın Kapalı Hapishanesi A-8 . Aliağa/İZMİR

***

“Merhaba; depremin olduğu günden bugüne yaşananların acısını derinden yaşadık. Yakınlarınızı da kaybettiğinizi Resul arkadaştan öğrendim. Bu acıların yaşandığı dönemlerde ben kilitleniyorum adeta. Ne söz anlatabilir ne dayanabilir yürek, ne de öfke tükenir. Acılarınızı paylaşıyorum. Ben 1999 depreminde yaşananları yakinen biliyorum. Onun için yanınızda olmayı çok isterdim. Zor bir süreç. İnanın sizinle birlikte ağladım. Sevgiyle kucaklıyorum saygılarımla. “

Abdullah Kalay 2 Nolu F Tipi Hapishane  İZMİT/KOCAELİ

***

 “Bu aralar temel gündem deprem ve ekranlara yansıyan içler acısı manzaralar. Antakya en çok etkilenen şehirlerden. Bir gün çıktığımda görmek istediğim bir şehir. Şimdi Antakya yok. Diğer başka şehirler de tabi. Yansıyan insan hikayeleri ise ifade edilecek gibi değil. Sansürlü ekranlardan bunları görebiliyorsak hakikat nasıl kim bilir, zaten en sarsıcı öyküler, ifade edilememiş öykülerdir. İktidar ve asıl sorumlular ise umarsız. “Kader, mukadderat” gibi bir güvence var ellerinde nasıl olsa. Ama sarıldıkları güvence bu sefer de iş görür mü emin değilim. Toplum nezdinde de ters teper diye düşünüyorum. “

Ahmet BİLGE. Yüksek Güvenlikli Hapishane C-1-19. ANTALYA

***

“Yaşadığımız deprem acısının izleri hala yüreğimizi yaksa da sorumluluğu olanlarca çoktan unutuldu. Artık deprem sadece soğuk rakamlar ve yıkılan yanan yüreklerin acısı üzerine inşa edilecek olan beton yığınlarının hesaplamasına kalmış durumda. Ne acıdır ki yüreği yananlar dışında toplumda yönetenlerin bu basitliğini, hesapçılığını kanıksamış durumda. Evet, acının siyaseti olmaz, ama yaşanan acıların sorumlularından hesap sormak da insani-vicdani bir görevdir. “

Ergin DOĞRU 8 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishane C-21 ELAZIĞ

***

“Kentler dolusu insanımız öylece bizden koparıldı. Önlenecek bir şey, geldiği görünen bir şey, bugünün muazzam imkanlarına rağmen engellenemiyorsa bu bir katliamdır. Öfkeliyiz, içliyiz, kızgınız, kırgınız. Kendimize de. Zira amacımıza ulaşsaydık yaşaması gereken, yaşamayı en çok hak eden bunca insan yaşıyor olacaktı. Elbette atlatacağız. O kentleri yeniden kuracak insanlar, içinde çoğalarak mutlu da olmayı başaracaklar. Yarınlara inanıyorum, inanıyoruz. İnsan celladı kapitalizmi, insan, yani kurbanları yenecek orası da eyvallah. Ama işte duygusalca olsa da yine de bunca kaybettiğimize, ölülerimize ne diyeceğiz?”

Ergül ÇİÇEKLER 1 Nolu F Tipi Hapishane C-70 PTT Hapishane Şubesi/KOCAELİ

 *** 

 “Birkaç kentin haritadan silindiği bir katliam-felaket yaşadık. Evet deprem değil, katliam-felaket diyorum. Çünkü resmen sistemin ürettiği bir katliam… Yine deprem doğal afet, fakat bunun felakete dönüşmesi ise tamamen politik; insan unsurunun eseridir. Deprem veya “kader” deyip geçiştirilemeyecek bir durumdur. Halka yardım götürmek, dayanışmayı büyütmek çok önemli. “

Engin BULUT F Tipi Hapishane B-Tek-25 Kürkçüler/ADANA

***

Deprem felaketi her şeyi alt üst etti. Öğrendiğime göre yakınlarınızdan 10-15 kişiyi kaybetmişsiniz. Acınızı paylaşmak için “Başınız sağ olsun” diyorum. Benim de İskenderun ve Antakya’da yakınlarım vardı, fakat durumları hakkında doğru dürüst bilgi alamadım. Antakya’da yaşayan Servet Çolak, Bahri Çolak, İrfan Çolak vardı. Kendilerinden haber alamadım.”

Haydar DEMİR T Tipi Hapishane A-28 Bafra/SAMSUN

***

“Selam ve sevgilerimi gönderiyor, iyi olmanızı diliyorum. Bu deprem felaketi ortadayken nasıl iyi olunur onu da bilemiyorum. Böyle durumlarda insan ne diyeceğini bilemiyor. Bizim gibi mahpusların elinden hiçbir şey gelmiyor. Dışarıda olsaydık belki gidip bu acılı insanlara yardım ederdik, acılarını paylaşırdık. Bugünlerde hepimiz hüzünlüyüz, üzüntülüyüz. TV’lerde felaketin boyutunu izliyoruz, izledikçe üzülüyoruz. Diliyoruz ki bir daha böyle deprem felaketleri yaşanmaz. Ama biliyoruz ki bu yaşanan acıların etkileri yıllara yayılacaktır. Tekrar başınız sağ olsun diyoruz. Depremsiz, savaşsız, herkesin herkesi anlayacağı bir dünya dileğiyle…”

Hacı NEHSAN 2 Nolu F Tipi Hapishane TEKİRDAĞ

***

“Ruhumuzun ve duygularımızın şubatın zemheri boran ve kasırgaların da lime lime olduğu ve kahrolası felaket depremleriyle inim inim inlediği bu acılı günlerde, geçmişler olsun dileğimizi iletiyor selam, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.”

Fikret KARAKOÇ T Tipi Kapalı Hapishane A-14 Çilimli/DÜZCE

***

 “Malatya’daki depremde annemin dayısının oğlu da ölmüş. Teyzemin ve bizim diğer akrabaların evleri yıkılmış, yaralananlar olmuş. Deprem bölgesindeki halkımız çok zor koşullar altında yaşıyorlar. Ercan Binay ve Önder Ergen arkadaş da baş sağlığı dileklerini iletiyorlar. Evet, Adil Hoca tekrardan başınız, başımız sağ olsun diyor ve kendinize iyi bakmanızı diliyoruz. Esen kalın.”

Mehdi BOZ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishane D-6 ELAZIĞ

***

“O kadar çok insanımız enkazların altında kaldı ki! Kurtarılması mümkün olanları bile orada kaderlerine terk ettiler iktidar marifetiyle. Hapishanede öylece çaresiz kalmak çok ağır geldi. Hani dışarıda olsak ne yapabilirdik? Ama bir duvar da olsa bir beton da olsa kaldırırdık, bu ruh halinde olmazdık. Gelecek güzel günler inancıyla sımsıkı sarılıyor yakınlarını kaybeden herkese de metanet diliyorum. Başımız sağ olsun.”

Kemal AYHAN 2 Nolu F Tipi Hapishane  Yenikent/Sincan/ANKARA

***

“6 Şubatta yaşadığımız coğrafyada meydana gelen 2 ayrı depremde hayatını kaybeden tüm canlarımızı sevgi ve saygıyla anıyoruz. Aslında bunca canı deprem değil kâr hırsıyla hareket eden kirli zihniyet katletti. Bu çok büyük bir katliamdır. Elbette bu katliamın hesabını soracağız. Hayatını kaybeden tüm canlarımızın üstüne yıldızlar yağsın. Işıklar içinde yatsınlar. Tüm halklarımızın acısını yürekten paylaşıyoruz. Tüm halklarımızın başı sağ olsun.

Mehmet YAMAÇ T Tipi Hapishane B-A-Tek 11 Akçadağ/MALATYA

***

“Başınız sağ olsun. Sadece yaşandığı yerleri değil, tüm memleketi, hepimizi içine alan bir büyük sarsıntı ve yıkım süreci oldu bu. İçerde olmanın, yaşananları duyup görüp, tanık okurken, bir şeyler yapamayarak çaresiz hissetmenin, nefessiz kalıp boğulmanın sıkıntısını zaten yaşıyorum. Yazıştığım bir Alman arkadaşım, geçenlerde yazdığı bir mektubunda, “Romalılar, mezar taşlarına şöyle yazardı.” diyordu: “Üzerindeki toprak onlara hafif gelsin!/Sit terra tibi levis!”.  Sizi dostlukla kucaklıyor ve bir kez daha başsağlığı diliyorum. Gün eksilmesin pencerenizden…”

Metin TURAN T Tipi Hapishane A-22 Bafra/SAMSUN

***

“Deprem yaşandığında İzmir’deydim. Sabah ekranlara baktığımızda tutulduk ve günlerce bu acının sarsıntılarını yaşadık. O büyük acıyı yüreğimizde ne kadar hissetsek de, ateş hakikaten düştüğü yere yakıyor. Evet, küçük bir kıyamet yaşadık. Bazı yerlerle mahalleler ortadan kalktı. Bazen bir binada kurtulanlar olmadı. Kimi yerlerde köyler silindi. Bunlar tarifi zor acılar. Kıyaslamanın olamayacağı çok ağır bir süreçti. Sistemin bozukluğu bu acıları katladı. Geleceğimizi daha güçlü kurabileceğimiz dersle doludur. Hayatı mutlaka daha sağlam kurabilmeliyiz. En içten başsağlığı dileklerimizle, selam ve sevgilerimizle.”

Murat TÜRK S Tipi Hapishane A-34 Döşemealtı/ANTALYA

***

“Depremde yitirdiğiniz tüm yakınlarınız için başınız sağ olsun, başımız sağ olsun diyorum. Ben ve hücre arkadaşlarım Aydın YÜCE ve Kamuran Reşit Bekir acınızı paylaşıyor, sizlere sabır ve metanet diliyoruz. Birçok arkadaş ve dostumuzdan benzer acı haberler aldık. Keşke birkaç sözle taziyelerimizi iletmenin dışında da yapabileceğimiz bir şeyler olsaydı. Yitirilen canları unutmamak ve unutturmamak, acı anılarını büyük bir manevi güce dönüştürmek dışında bir çaremiz yok. Yazdığınız birkaç satırı okuyunca, onlara sinen büyük ve derin acıyı içimizden hissedip, “işte sözün bittiği yer” dedik. Tekrar başınız sağ olsun, başımız sağ olsun diyoruz.  Esen kalın.

Musa ŞANAK F Tipi Hapishane A8-22 BOLU

***

“Ülkemiz ve halkımız çok büyük bir maddi ve manevi kayıp yaşadı. Bizler sadece birer izleyicisi olduk. Her görüntü, çaresizliğimiz içimize bir kor ateşi düşürdü. Çok fazla bir insan kaybımız var. Aslında bu deprem 1” il ile sınırlı kalmadı. Toplumun her kesimini etkiledi ve şu an dışarıda tarifi zor bir panik, tedirginlik var. Birkaç satır ile duygularımı yazdım ve sizinle paylaşmak istedim. Bütün insanlığın başı sağ olsun. Tarifi zor bir acı.”

Resul BALTACI. T Tipi Hapishane A-14. DÜZCE

***

“İçinde bulunduğumuz koşullarda izleyeni olmak zorunda bırakıldığımız doğa olayı depremin toplu katliama dönüştürülmüş olması karşısında dilimiz dimağımız çölleşti, söz kurudu; tüm benliğimize tarifsiz bir acı ve öfke hakim oldu. Duygularımızı ifade edebileceğim söz de kalmadı! Elimizden başka bir şey gelmiyor maalesef. Keşke gelebilse! Yaralılar için kan vermek istedik, ama onu bile veremedik. Tarifsiz acılara maruz kalan halklarımıza başsağlığı dileklerimizi iletiyorum. Doğa olayının vahşet boyutunda toplu katliama dönüşmesinin müsebbibi olan sistemi ve ona hükmedenleri çok iyi tanıyor, biliyoruz. Unutmayacağız, unutturmayacağız ve affetmeyeceğiz…”

Resul KOCATÜRK F Tipi Hapishane B-8 Hacılar/KIRIKKALE 

***

“Acınızı yürekten paylaşıyorum. Yıllardır içeridekilere ses oldunuz, nefes oldunuz. Yalnız bırakmadınız. Bilin ki sizin acınız acımızdır. Yürekten paylaşıyor, hissediyoruz. Umarım halkımız bir daha böyle bir acı yaşamaz. Söylenecek çok şey var. Yürek dolu. İşte böylesi durumlarda lal oluyor insan. Umarım şimdi hem siz hem genel olarak aileniz daha iyisinizdir. Tekrardan başsağlığı ve metanet diliyorum.”

 

Leyla ATABAY L Tipi Kapalı Hapishane A-11 Alanya/ANTALYA

***

“Başın-ız sağ olsun. Tayyar Eroğlu arkadaş söylemişti, çok üzüldüm. Geç kaldığım için de özür diliyorum. Yeni haberdar oldum. Tarih bir kez daha göstermiştir, bu sistemin yardımlardan konusunda ne kadar yetersiz olduklarını veya yapmak istemediklerini çok acılı biçimde göstermiştir. İnsanların yoksulluklarını bilerek, fırsata çevirerek, imar affı çıkararak, bekalarının devamını sağladılar… Olan her zaman fakir fukaraya oluyor. Acınızı paylaşıyorum, tekrardan başınız sağ olsun. Kadir Karabük, arkadaşlar da baş sağlığı dileklerini selamlarıyla beraber iletiyor, bunu da ekleyeyim. Özgür günlerde görüşmek dileğiyle…”

Serkan KAYA 2 Nolu F Tipi Hapishane C-70 TEKİRDAĞ

 *** 

 “Başınız sağ olsun. Maalesef Antakya yerle bir oldu. Sahiden bizim kasabanın yıkılması kadar acı verdi bana. Hep özel bir ilgi ve sempatim vardı oraya. Kadim bir şehir olmasının yanında farklı kültür, dil, din, etnisitelerin bir arada hoşgörüyle yaşadıkları, model olabilecek bir potansiyeli olan güzel şehrin payına harabeye dönüşmek düştü. Malatya-Akçadağ’da en çok bizim Ören kasabası yıkıldı. Gençlik dönemi mahpusta geçti, geriye kalan çocukluk anılarını da deprem aldı götürdü. Yakın çevremde can kaybı yok, daha çok yıkıntı ve çadır yaşamı var. Dayımlar İskenderun’da oturuyorlardı. Neyse ki can kaybı olmadı. Tabii bencillik gibi geliyor böyle, yakınlara dair can kaybının olmaması, ama işte kan bağının da ciddi bir gücü var. Beni en çok etkileyen eşi ve yakınlarını kaybeden bir Antakyalının daha sonra enkazdan çıkarılan küçük kızının cep telefonundaki “Baba galiba ben öleceğim” kaydı oldu. Şimdi bunu yazarken de gözlerim doluyor.”

Serdar KOÇ Yüksek Güvenlikli Hapishane E1-5 Ereğli/KONYA

***

 “Ekonomi-politiği kendisine rehber edinen, kulağını Marksizme veren herhangi bir insan on ilde yaşanan felaketin ekonomik-politik analizini yapmak durumundadır. Bu bir görev değil zorunluluktur. Bu kapsamda meseleye daha ilk bakışımızda karşımıza; devlet, hükümet, siyasi iktidar çıkar. Onu da eşelediğimizde kapitalist-emperyalist sistemin kendisine ulaşırız.  (…) Deprem siyasetin bir sonucu değil ama depremin siyasi sonuçları olacak” diyordu bir konuşmacı. Her deprem siyasi bir enkaz yaratmayabilir, fakat bu depremin siyasi enkazı olacak ve siyasi iktidar bunun ağır faturasını ödeyecek. Daha depremin haftasında bu enkazdan nasıl çıkarım diye kafa patlatan (yoksul halkı enkazdan nasıl çıkarırım diye değil), defter tutan zihniyet, ezilen yoksul halkımızın 20 yıldır tuttuğu defterden bihaber kendisine bir çıkış arayabilir. Bu onun sınıfsal karakteridir. Tarih, halkın öfkesinin maddi güce dönüştüğünde, bu öfkeden kurtulanı daha yazmadı… “14.02.2023

Tayyar EROĞLU. 2 Nolu F Tipi Hapishane. TEKİRDAĞ

***

“Yazmak, sözleri bir araya getirmenin zor olduğu bir dönem. Duyguların alt üst olduğu zamanlar. Ülkemizin yaşadığı bu büyük felaketin sözlerde karşılığı yok. Tüm herkesin başı sağ olsun ve sabırlar dilemekten başka buradan yapabileceğim bir şey yok ne yazık ki halen. Çaresizlik iki kez sarıyor insanı buralarda. Dilerim iyisinizdir ve yakınlarınız, sevdikleriniz iyidir. Burası da fazlasıyla sarsıldı. Kaldığım odanın köşesinde hafif bir iki çatlağa benzer izler olsa da acı ama gerçek olan bir şey de hapishanelerin “sağlamlığı” yine de yeryüzünün doğanın kendini bu kadar biz insanlara anlattıklarını umarım bu kez herkes iyi duyar ve anlar!!!

Zeynep AVCI Kadın Cezaevi A-T-4 Tarsus/MERSİN

***

“Tarifsiz bir acı bu. “Başınız sağ olsun” demek bana pek bir şey ifade etmiyor. İçimden gelen “acınız acımızdır, yüreklerimiz yüreklerinizin yanındadır” demek. Ve unutmamak, affetmemek… Bir daha bu acılar yaşanmasın diye ne lazımsa yapmak boynumuzun borcudur.

Ben 19 Aralık günlerinde, Filistinli bir şairin İsrail’in Şatilla kampını kuşatmasını anlatan birkaç dizesini çok sık hatırlamıştım:

“Üstümüze kapanıyor bir dünya / Son boğaza gelene değin /

Ve koparıyoruz uzuvlarımızı / Geçebilmek için…”

Buradaki tüm devrimci kadınların acınıza ortak olduğunu bilin. Tüm arkadaşların çok selamları var size… Kendine iyi bakın.  Umutla-Dirençle…”

Zuhal SÜRÜCÜ Kadın Kapalı Hapishane B-6 Bakırköy/İSTANBUL