20 yıldır tutsak olan ressam AHMET BİLGE yazıyor
20 Yıldır tutsak olan ressam Ahmet Bilge’den mektup
Not: Mektup Şafak Deniz İldan’a yazılmıştır.
20 Yıldır tutsak olan ressam Ahmet Bilge’den mektup
Not: Mektup Şafak Deniz İldan’a yazılmıştır.
Umutlar Mevsimi / 1 Temmuz 2013
Merhaba Sevgili Adil Can,
Sana sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum. Umuyorum iyisindir. Gönderdiğin kartı aldım teşekkürler.
Ankaralı direnişçilerden, Halkevleri üyesi Yener Çıracı’nın 8 Temmuz’da kaleme alıp Sincan Hapishanesi’nden gönderdiği mektubu yayımlıyoruz. “Adalet üzerine” bu mektup yazıldığında, Ali İsmail henüz aramızdan ayrılmamış, Ali İsmail’in ölümünden sorumlu tutulan “zanlılar” karakoldan çay içip çıkmamış, kaçma şüphesi olmayan “palalı” Fas’a kaçmamış, Taksim Dayanışması ve üniversite öğrencilerine yönelik baskınlar yapılmamıştı… – Sendika.Org
Ben Sincan 1 Nolu Hapishanesi’nde kalan, Ankara’da yaşanan isyan sırasında tutuklanan 35 kişiden biriyim.
Ölüm döşeğine kadar tutacaklar
Hakan GÖLÜNÇ / Metris Cezaevi*
Güncellenme : 13.07.2013 05:35
Hasta tutsak Hakan Gölünç’ten mektup var: Beynimdeki tümör sağ gözümü kör etti. Sol gözümde de aynı nedenle görme oranı yüzde 24 azalmış durumda. Yine tümör ameliyatından sonra epilepsi hastalığı baş gösterdi ve günde 20 çeşit ilaç kullanıyorum...
‘Moral ve maneviyatını yıkın bize öyle getirin’
Merhaba...
Kırıkkale F tipi'nde hak ihlalleri
Kırıkkale F Hapishanesi'nde tutuklu bulunan tutsaklar, yaşadıkları hak ihlallerini bir mektupla ETHA'ya anlattı. Tecrit hücrelerinde fiziki ve psikolojik şiddetin had safhada uygulandığını belirten tutsaklar, sohbet, haber alma ve beslenme gibi hakların hapishane yönetimince engellendiğini kaydetti.
Etkin Haber Ajansı / 10 Temmuz 2013 Çarşamba, 16:39
Kadın düşmanlarına karşı umudu, sokakta isyana dönüştüren tüm kadın direnişçilere selam olsun!
Gezi Direnişi kısa sürede tüm yurt çapına yayılan bir isyana dönüştü. Tencere tavalarıyla bu isyana ana rengini veren kadınlar başta olmak üzere toplumun tüm kesiminden insanlar sokağa çıktı. İsyan bir halk hareketine dönüştü.
Kolay değil elbet 11 yıl… Zulmün ve ölümün iktidarı AKP’nin gerici, faşist, ırkçı, ayrımcı politikalarına maruz kalmak…
Dün tutsak, bugün dışarda olan bir çapulcudan mektup var; "Tutuklanmadan önce geçirdiğim 20 gün, 22 yıllık hayatımın en güzel günleriydi"
Merhabalar…
Ben Yusufcan Yıldırım. 18 Haziran sabahı Ankara’da evi basılarak gözaltına alınan ve 22 Haziran’da tutuklanan 22 kişiden biriyim. Avukatların yaptığı itiraz sonucunda 4 Temmuz'da serbest bırakıldım.
Sizlere Sincan’daki Gezi Tutsakları’ndan selam getirdim. Onlar çok güçlüler, moralliler ve hala direnişe devam ediyorlar. Biz neredeysek onlar da bizimle beraberler.
Ankara barosu, uzun yıllardır kendisine has sol geleneği ayakta tutan bir meslek örgütü. Aynı zamanda Türkiye Sosyal demokrasisinin hem kadro hem de politika üreten önemli zeminlerinden biri kabul edilebilir. Bu kadrolarla bir çok kez çalıştım ve politikalarını yıllarca eleştirel bir mesafeden izledim.
BU GÜN BARO BAŞKANLIĞINA ADAYIM.
10.06.2013
Merhaba;
Size yeraltı nehirlerinin coşkunluğu ve kararlılığıyla tüm engelleri aşa aşa menzile varmaya kenetlenmiş ölümsüz bakışları alınlarımızda hissederek yürüyoruz özgürlük sevdasının güzelleştirdiği duyarlı direngen yüreklerinizi en içten devrimci duygularla selamlıyorum.
Sizin duyarlılığınızı bildiğim için bu mektubu size yazıyorum. Zulüm, baskı, işkence ve insanlık onuruna karşı yapılan bu saldırılara karşı sizleri duyarlı olmaya çağırıyorum.
TUTSAKLARDAN “ESKİ TUTSAKLARA” SİTEM VAR
8 Haziran 2013
Merhaba Dostlar.
Bu sizlere ilk yazışım, umarım devamı da gelir. şuan sizlere yazarken Taksim ve İstanbul ve Tüm Şehirlere yayılan müthiş görüntüleri izliyorum. Coşkulanmamak ne mümkün. onca yılını mücadeleye adamış bu büyük sevdaya emek vermiş her devrimci için bu yaşananlar büyük bir coşku ve sevinç ve uzun zamandır olması için her şeyimizden fedakarlık yaptığımız şey nihayet başlıyor.
Tayyar Eroğlu
1 No’lu F-Tipi Cezaevi A-7 19
Sincan ANKARA
Merhaba Adil Heval
Umuyor ve diliyoruz ki her bir şey oldukça iyidir. Bizlerde gayet iyiyiz. En kötü olanlarda dahi (imha, soykırım, işkence, katliam) gülümsemeyi eksik etmeyen, onu, mücadelenin bir aracına dönüştüren kültürün üyesi olmanın bir ürünü bu iyi oluşumuz.
AHMET BİLGE
E TİPİ CEZAEVİ C-4
ELBİSTAN K. MARAŞ
Sevgili Adil heval
Dilerim iyisin. Önce dergileri, ardından da kartlarını aldım. Teşekkür ederdim.
Çalışmalarımın kurduğunuz sitede paylaşıldığını, bu hususta son derece ilgili olduğunuzu kardeşim Emel de belirtmişti. Genel manada bir ilgi-duyarlılığınız var cezaevlerine ilişkin; bu, bu cephede sevgi-saygı yeşertiyor. Zira ilgili olma iddiasıyla kurulan birçok kurum bile o denli ilgisiz ki.
Füsun Erdoğan
Kadın Kapalı Hapishane A-8
Gebze Kocaeli
Sevgili Adil;
Merhaba Sevgili Adil Abi,
HASAN ŞAHİNGÖZ
1 NOLU F TİPİ CEZAEVİ
CT 55 TEKİRDAĞ
Merhaba Berdan Arkadaş
Yürekten kucak dolusu selamlar, sevgiler, saygılar dilerim her zaman ki gibi. Sağlığın ve moralin yerindedir bizlerde iyi sayılırız.
Degerli Berdan Arkdaş gönderdiğin yürekten sıcak satırlarını aldık,eline ve emeğine sağlık.Çizimlerim sağlam sana ulaşmasına sevindim. Karakalem çizimleriyle beraber Mehmet hewalin mektubuna 1 mayıs kartı çizmiştim umarım çizim sağlam ulaşmıştır.Zira bazılarına yasak getirildi.
RESUL KOCATÜRK’ün sevdalısı da mahpustu
“Yok be ustam fırsat bulamadık ki çocuk yapalım! Ben bir şehirde yarim bir şehirde, ben bir dağda yarim bir dağda, ben bir mahpusta yarim bir mahpusta, ben dışarıda yarim içeride, yarim dışarıda ben içeride derken fırsatımız olmadı!”
Sevgili Adil Merhaba;
10.05.2013
Merhaba Adil Okay
Öncelikle sizleri sıkıca kucaklayarak başlayayım. Umuyorum iyisinizdir. Ben, bizler de iyiyiz.
Mehmet Gök, 12 Eylül darbesinden sonra Fransa’da mülteci olmuş. Daha sonra 1994’te ülkeye dönmüş ve yakalanmış. Müebbet hapse mahkum olmuş. Gök tam 26 yıldır çocuklarıyla iletişim kuramamış. Seslerini bile duyamamış. Paris’e “Görülmüştür- Mahpus resimleri” sergisini götürdüğümüzde bu konuda araştırma yaptık, çocukların Fransa’nın Nantes kentinde yaşadıklarını öğrendik. Ama ne yazık ki bu bilgiyi teyit edemedik, onlara da ulaşamadık. Gök, verdiğimiz kısa bilgiden heyecanlandığını şöyle ifade etmişti: “Değerli dost Adil, merhaba, Fransa’dan yolladığın kartını aldım.
2 Mayıs 2013
Ucu ateşli oklar gibiydi yağmur
gözlerini unutmadım
her yanım talan
kal dersen
biraz geç ölürüm
Sevgili Adil can merhaba
Sana selamlarımı ve sevgilerimi gönderiyor tüm içtenliğimle, dostlukla sarıyorum seni.
Sevgili Adil merhaba,
Gönderdiğin yeni kitabını aldım, çok teşekkür ediyorum. Yaşadığımız sürgün nedeniyle daha önce gönderdiğim mektubumun eline ulaşıp ulaşmadığı tereddüdünü yaşarken, kitabı elimde buldum. Güzel bir sürpriz oldu, bundan son derece sevinç duyduğumu söylemeliyim.
Kitabın içeriği ve biçimi hakkında muhakkak ki bir çok şey söylenecek ve bir çok yorum da yapılacaktır, yapılmalıdır da. En azından hitap ettiği duyarlı kesimler içinde ilgi gösterme bağlamında bir karşılığı olacaktır düşüncesindeyim.
9 Nisan 2013 - Salı
Sevgili Öykü, Tülin ve Adil Merhaba!
Sevgili Adil. Nasılsın diye sormama fırsat vermeyecek kadar, sık yazdığın için sormuyorum :)
Kartını geçtiğimiz hafta almıştım; “yayında yardımcı olamasam da, değerlendiririm” diye not düşmüştün. Nasıl sevindimmm!
Ben pek bu işleri , ortamı anlamam, dışarıdan çok uzun süredir kopuğum. O nedenle sen taşra demişsin Mersin'e ne bilirim ki! Ama bugün senden bir faks ve kart aldım, sol yumruğumu kaldırdım, “İşte bu! İşte bu!” dedim.