Hapishanede sansür ve oto sansür... Tutsak yazarlar anlatıyor...

HAPİSHANEDE SANSÜR

“Sansür, insanlığın yüzkarasıdır. Sansür uygulayanlar düşüncenin gücünden korkanlardır. Sansür düşünceye, iletişime vurulan bir kilittir. Bu uygulama sınıf savaşımından bağımsız düşünülemez. Sömürücü egemen sınıfların olmazsa olmazlarından biridir sansür. Sansür, özgür insanca bir yaşam kurma girişimimizi engelleme çabasıdır. Hapishanede politik içerikli yazılara daha çok sansür uygulanır. Hapishaneden dışarı, yazı yollamak istiyorsanız sansüre katlanacaksınız. Sansürün doğal sonucu otosansürdür.  Yazdığımız her şey denetimden geçiyor. Ona göre yazmak zorundayız. Bu da bizim üretici güçlerimiz önünde büyük bir engeldir. Üretimin baskılanması içeride ancak yaratıcıkla aşılabilir. Sanatsal metaforlar bunun bir yoludur.” 

Adnan Öztel, F tipi Hapishane Tekirdağ 

***

“Hapishanede sansür yalnızca üretim için gerek duyulan kaynakların yasaklanması olarak çıkmaz karşınıza. Kimi zaman da doğrudan, üretimleriniz idarenin politik tercihlerinin hışmına uğrayabilir ve bazen kısmen bazen tamamen sansürlenir. Bu durum sıklıkla yaşandığından, giderek “acaba şunu yazsam takılır mı” kaygısı oluşabiliyor. Böylece “öğrenilmiş çaresizlik” denilebilecek oto sansür gelişebiliyor. Bu da bir çeşit ezop dili geliştirilmesine ve güçlü imgeler yaratılmasına da sebep olabiliyor. Yani sansür bazen hatta çoğunlukla amaçlandığının tersine bir güçlenme yaratıyor. Sansürcünün açmazı da bu olsa gerek.”

Erol Zavar, F Tipi Hapishane Bolu

***

“Hapishanede yazdığımız yazıları yayımlatmak, kitap bastırmak imkânsız gibi oldu. Kitap bulmak en büyük sıkıntı haline geldi. Aileler zaten yükümüzü çekiyor onlara bir de çok pahalı hale gelen kitap aldırmak bizi üzüyor. O yüzden mecburen zindan kütüphanesinde çoğu eski ve İslami milliyetçi kitapları okuyoruz.Düşünün Birgün, Cumhuriyet, Sözcü almak bile çok zorlayıcı oluyor, buralara yazıp bir formül bulun önerisi götürdük, ama ses çıkmadı. O yüzden çoğunlukla –mecburen- Karar Gazetesi okuyoruz. Zaten Evrensel verilmiyor. O kadar çok sorun var ki yazmakla bitmiyor. Tutsaklık süresi uzayınca dışarıda var olan bazı duyarlılıklar bile zayıflıyor. “

Ergin DOĞRU,  2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishane C-21 Elazığ

***

 “Hapishanede sansür ve oto sansür meselesi ise bambaşka bir konu. Yazdıklarını dışarı çıkarabilmek, hep aklını kurcalıyor. Aksi takdirde verdiğin onca emek boşa gidiyor; yazdığın şey sansüre takılarak, dışarıya ulaşmıyor. Hele ki yaptığın konuşmalar, yazdığın yazılar, savunduğun siyasi görüşler nedeniyle zaten tutsak alınmışsan; inandığın düşüncelerini bedel ödemeyi göze alarak mahkeme salonunda savunuyorsun ama yazıya dökünce cezaevinden çıkartamıyorsun. Düşünce özgürlüğünün dışarıda bile bu kadar kısıtlandığı, hatta ortadan kaldırıldığı bir ortamda; cezaevinde düşüncelerin özgürce kâğıda dökülmesi ve bunun dışarıya ulaşıp bir ürüne dönüşmesi neredeyse imkânsız. Ama aynı şeyi, çok başka yönleriyle, çok başka bir üslup ve yöntemle anlatmanın mümkün olduğunun da altını çizmek istiyorum. Sanat biraz da sansürü yenme becerisidir. “

Gültan Kışanak (Tahliye Oldu)

***

“Sansür ve otosansür insanın kendi varlığının farkına varageleli yaşadığı bir sorun. Dışarıda olsun, içeride olsun hemen her yazar bu dertten muzdariptir. Fakat her yazar bir şekilde aşmayı, ifade yöntemlerini zenginleştirerek, başarır. Örneğin, Hurûfilik hem hakikati harflere keşfettiği iddiasında olan bir akımdır hem de keşfedileni farklı harflerle ifade ederek kem gözlerden saklamayı başaran bir yöne sahiptir. Böylece gizemli bir şiir üslubu yaratmıştır. Apaçık ifade edilemeyen söz kendini farklı şekillere büründürür. Yine, mesela Brecht’in “tarihselleştirme formülü” vardır. Anlatılmak istenen, ama güncel imkanı olmayan bir konuyu geçmiş zamanda geçiyormuş gibi anlatma. Sanat her zaman güçlüklerle baş etmenin yollarını bulmuştur. Kısacası, sanatın dokuz güzel perisi “musa”lar zarif oldukları kadar, her türlü zorluğu, baskıyı, sansürü aşacak kadar da güçlüler!”

Leyla ATABAY, L Tipi Kadın Kapalı Hapishanesi Alanya

*** 

“Size taptaze bir karikatür çizerken gülümsemekten kaslarım ağrıdı desem yalan olmaz. Aralık ayı içinde posta birimine verdiğim 6 mektubum için ‘karalayarak gönderme’ kararı verildi. Aralık ayı içinde verdiğim çoğu mektubum birimde 20 gün kadar bekletilip sonra işleme alınmış ve “karalayarak gönderme” kararı da verilince kimseye yeni yıl mektubum gitmemiş oldu. Karalanması gerekli görülen kısım, çizdiğim yeni yıl karikatürlerinin sağ alt köşesine attığım çizeri temsil eden paraftı. Bu parafın “yasadışı bir örgütün logosuna benzediği kanaati hasıl” olmuş… Şimdi neden gülümseyip durdun derseniz, kimi arkadaşlar şöyle önerilerde bulundular; karikatürünü çiz, konuşma balonlarını boş bırak, sonra onları sözlü söyle, boşluklara yazsınlar. Sonra da parafı eklesinler! Tam bir puzzle sporu gibi, parça parça yolla dışarda birleşsin!”

Zuhal Sürücü, Kadın Kapalı Hapishane B-6 Bakırköy/İSTANBUL

Kaynak: Firari Yazılar. Hapisteki Yazarlarla söyleşiler. Hazırlayanlar: Ayhan Kavak  - Adil Okay, Klaros yayınevi, İstanbul, 2022.

www.gorulmustur.org