Makale

Fatma Tokmak Ölüyor… Duyuyor Musunuz…

Çocukluğumda asfaltın henüz girmediği dar sokak aralarında “Destancı”lar gezerdi. Trafik kazasında bir ailenin yok oluşu ya da genç yaşta amansız hastalığa yakalanan bir çocuğun yaşam öyküsü gibi trajedileri süsleyip –püsleyip ağıt-türkü formatında okurlardı. O sırada evde olan kadınlar, erkekler, çocuklar Destancı’yı sesinden tanır hemen dışarı çıkar dinlerlerdi. Destan bitince yaşlı gözlerle 5-10 kuruş verip tek sayfaya dökülmüş “destan”ı satın alırlardı.
 

Velhasıl o dönemde tanımadığımız insanlar için gözyaşı dökerdik.

Pozantı’sı ve Şakran’ıyla Biz Büyük Bir Aileyiz

2012’de Pozantı Cezaevi’nde, “taş attıkları” gerekçesiyle tutuklu bulunan dört çocuk sayesinde, devlet memurlarının cezaevindeki Kürt çocuklara sürekli ve sistemli olarak tecavüz ettiklerini öğrendik. Hakkında taciz ve tecavüz suçlaması bulunan devlet memurlarına karşı açılan dava takipsizlikle sonuçlanırken, devlet memurlarını ihbar eden çocuklar “devlet malına zarar vermek” gerekçesiyle müebbetle yargılanıyorlar.

"İç Güvenlik" ile Zindanlar: Olağanüstünün Olağanlaş(tırıl)ması!

“İçinde yaşadığımız dünyanın

durumunu göremeyenin

o dünya üzerine yazacak

hemen hiçbir şeyi yoktur…”[1]

Sözü uzatmadan ifade edelim: “iç güvenlik paketi”nden zindanlara uzanan totaliter müdahale olağanüstünün olağanlaş(tırıl)masından başka bir şey değildir.

AKP’nin devletleşmesi süreci aynı zamanda otoriterleşmeden totaliterleşmeye yönelik Panoptikon[2] hikâyesidir de.

Mahmut Alınak: Ben Mehmud Avdo’yum

14 Kasım 2014

Ben devletin dedeme verdiği ALINAK soyadını ve Mahmut olarak değiştirdiği adımı altmış iki yıl boyunca üstünde iğreti bir elbise gibi taşıyan sözde özgür, ama özde esir Mehmud Avdo’yum.

Misak-ı Milli sınırları içinde işgal altında tutulan ve ezilen kardeş halklar Türkler, Kürtler, Kürt ve TürkAleviler, Çerkesler, Araplar, Lazlar, Ermeniler, Romanlar, Süryaniler, Ezidiler, Rumlar ve diğer esir halklarla aynı talihsiz kaderi paylaşan bir esirim.