28 yılını cezaevinde geçiren Ahmet Kaya: ‘Tek tip elbiseyi giyenlere karşı işkenceyi daha da ağırlaştırdılar’

ANKARA - Darbe döneminde tek tip elbise dayatmasına maruz kalan ve 28 yılını cezaevinde geçiren Ahmet Kaya, “Elbiseyi giyenlere karşı işkenceyi o kadar yoğunlaştırdılar ki sonuç almak istiyorlardı. Daha sonra direnişle hepsi boşa çıkarıldı” dedi. 
 

Hayatının 28 yılını değişik cezaevlerinde geçiren Ahmet Kaya, 12 Eylül döneminde maruz kaldığı tek tip elbise uygulamasının tekrar yürürlüğe konulmasına tepki gösterdi. Geçen yıl birçok kez gözaltına alınan ve bir süre önce yeniden tutuklanıp serbest bırakılan Kaya, tek tip dayatmasını Erzurum 9’uncu Kolordu Sıkıyönetim Askeri Cezaevi’nde yaşıyor. 
 

O dönemi anlatan Kaya, şunları söyledi: “12 Eylül dönemi vahşetinin yanı sıra tek tip gündeme geldiğinde neler yapılacağını biliyorduk. Tek tip elbiseyi giymeyeceğimiz konusunda karar aldık. Cezaevinde kalabalık bir tutuklu kitlesi vardı. Hücreler dediğimiz bölüm vardı. O bölümlere 6’şar, 8’er gruplar halinde bizi o İsrail tipi hücrelere götürdüler. Orada bize elbise dayatılıyordu. Zorla üzerimizdeki elbiseleri yırtarak giydirmeye çalıştılar. Zorla giydirdikleri elbiseleri biz koğuşa geldiğimizde çıkarıp atıyorduk. 

DİRENİŞLE ÇIKARIP ATTIK

Ancak elbise giyen bir kesim de oldu. Elbise giymemek karşısında işkenceleri arttırdılar. Ama biz mahkemelere de sadece üzerimizdeki don atletle gidiyorduk. Ona da disiplin soruşturması açıyorlardı. Bu baskılar karşısında tek çözüm yolu olarak açlık grevi gündeme geldi. Açlık grevi başlatıldı. Açlık grevi başlayınca cezaevinde kendilerince seçtikleri arkadaşları oradan alarak başka cezaevlerine sürdüler. Açlık grevlerinin 20’nci gününde kitle çoğunluğuna sahip olan Dev Yol davasından tutuklu olanlar kısmen kabul ettiler tek tip elbiseyi. Elbiseler giyindiğinde normalleşme olacağı düşünürken, baskı, işkence ve şiddet artarak devam etti. Daha sonra bütün bunlar direnişle kırılabildi. 1985 yılında zaten elbise dayatıldı. Erzurum Cezaevi dağıtılıncaya kadar bu elbiseler kısmen giyildi. 86 yılına kadar buna karşı bir direniş, bir isyan başladı. Bu sefer idare de işin ciddiyetini görünce koğuş temsilcileriyle diyaloğa girdi. Bu şekilde devam etti. İdareyle diyalog başlatıldı, baskı kalktı, bazı haklar direnişle yeniden kazanıldı. Bu direnişten sonra bizi sürgün ettikleri yerlerde de tek tip elbiseleri attık.” 

'BİR FARK YOK'

Kaya, yapılanların insan onurunu çiğnemeye yönelik olduğunu belirterek, “‘Siz siz olmayacaksınız, biz sizi nasıl şekillendiriyorsak öyle olacaksınız.’ Tek tip elbisenin mantığı buydu. Bugün de dayatılan, gündeme gelen tek tip elbiseyle insan onurunu ayaklar altına almaya çalışıyorlar. Dünkü yönetim ile bugünkü yönetim kıyaslandığında tek tip konusunda bir fark olmadığını görmek lazım” dedi. 

Yaşadığı anıları da anlatan Kaya, “Bir gün mahkemeye götürülürken cezaevi müdürü şunu söylüyordu: ‘Size öyle işkence yapacağız ki bir yıla kalmaz bütün iç organlarınız iflas edecek.’ Bizi mahkemeye götürdüklerinde kum torbalarıyla işkence yaptılar. Kum turboları vurduklarında ben bayılmışım. Kendime geldiğimde kaburgam kırıldı diyeceğime, bağırsağım kırıldı demiştim. Bu da yıllarca espri konusu oldu” diye konuştu. Kaya, bütün dayatmalara karşı direnişle sonuç alındığını söyledi. 

28 ŞUBAT’TA DA ZORLA KILIK KIYAFET DAYATTILAR

Daha önce Guantanamo uygulamalarına karşı eylemler düzenlemiş olan Özgür Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan da uygulamaya tepkili. Nazlıcan, yapılan düzenlemeyi, “Tek tip elbisenin bizce savunulacak hiç bir tarafı yok. Yargılanan insanlar yarın beraat edebilir. Bu insanları damgalayıp terör suçlusu şeklinde yargılayamazsınız. Bu dünyanın hiçbir yerinde hoş karşılanmaz” sözleriyle değerlendirdi. 

Daha önce elbise dayatması nedeniyle başörtülülerin de mağdur olduklarına işaret eden Nazlıcan, “Başörtüsü meselesi bir haktı ve engellenmesi doğru değildi. Bunun mücadelesini yıllarca verdik. 28 Şubat sürecinde insanlara tek tip elbise dayatan, dini, vicdani anlamda hak olan şeyleri yasaklayan dayatmalara karşıydık. Bugün birileri istiyor diye tek tip kıyafet getiriyorsanız, bunun kabul edilebilir bir tarafı yok. Birileri istiyor diye ben başörtüsünü yasakladım. Birileri istiyor diye ben şunu yapacağım… Böyle bir şey hukuk devletinde olmaz. Dolasıyla nüans farklılığı olmakla birlikte zorla dayatma hayata geçirildiği için tek tip elbisenin kabul edilebilir bir tarafı yoktur” diye konuştu.

‘GUANTANAMO İNSANLIK İÇİN UTANÇ KAYNAĞIDIR’

Bugünkü uygulamaların iktidarın yararına olmadığını savunan Nazılcan, “Biz 28 Şubat sonrası ve 12 Eylül’ü hatırlıyoruz, bunların hiçbiri siyasetçiye kar olarak dönmedi. Normale dönmemiz lazım bizim” diye konuştu. Guantanamo’nun referans gösterilmesine de tepki gösteren Nazlıcan, şöyle konuştu: “Guantanamo da o fotoğrafları görürken içimiz acıyordu. Müslümanları tecride tabi tutup işkence yapan, insanlık dışı muamelelere tabii tutan emperyalist bir yapının uygulamalarıydı Guantanamo. Biz hak, hukuk ve adaletten bahsediyorsak bunu örnek alamayız. Guantanamo insanlık için bir utançtır. Hiçbir hakkın, hukukun gözetilmediği bir yerdi orası. Biz hiçbir zaman orayı kendimize referans olarak meşruiyet kazanamayız. Kesinlikle bu yanlış karar geri alınmalı ve uygulamaya sokulmamalıdır.” 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı