Cezaevleri Raporu: İki aydır baskı ve ihlallerdeki artış, yeni saldırı dalgasının habercisi

Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) İstanbul Hapishane Komisyonu, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) binasında yaptığı basın toplantısı ile Ocak-Şubat aylarında Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı.

Raporlama çalışması kapsamında Ocak ve Şubat aylarında Marmara Bölgesi’nde bulunan 20 cezaevinde, 150’ye yakın tutukluyla görüşme yapıldığı kaydedildi. Rapor, ÖHP Genel Koordinasyonu Hapishane Komisyonu üyesi Avukat Veysi Eski tarafından okundu.

Raporda, “Uluslararası teamüller çerçevesinde ‘işkence’ nitelemesi ‘acı veya ıstırabın asgari ağırlık düzeyine ulaşması gerekir ilkesi’ esas alınarak tanımlanmaktadır” denildi. Raporda, AİHM kararları ışığında yapılan değerlendirilmede, Ocak ve Şubat aylarında özellikle bazı cezaevleri bakımından cezaevinde tutukluların tutulma koşulları ve disiplin cezası adı altında dayatılan uygulamaların uluslararası hukukta buyruk kural (jus cogens) olan “işkence yasağı”nın ihlali anlamına geldiği ve bu ihlallerde artış yaşandığı vurgulandı.

Çıplak arama yaygınlaştı

Onur kırıcı arama biçimlerinin yaygınlaşmasının temel bir mesele olarak tespitinin yapıldığı raporda, “Çıplak arama uygulamalarının yaygınlaşması bunun bir parçasıdır. Koğuşlarda yapılan aramalar da orantısız bir şekilde, baskın havasında gerçekleşmektedir. AİHM, ‘cezaevi güvenliğini sağlamak yahut cezaevinde düzensizlik olmasını engellemek üzere bazı hallerde soyularak yapılacak aramanın gerekebileceğini kabul etmekle birlikte, bu tarzda bir aramanın uygun bir tarzda yürütülmesinin zorunlu olduğu’ görüşündedir Dolayısıyla; bu uygulamanın kabulü için güvenlik gerekçesiyle ‘gerekli’ ve ‘haklı’ ‘zorunlu nedenler’e dayandığını ortaya koyan, ‘insan onuruyla bağdaşır nitelikte’ unsurlar bulunmalıdır” ifadesinde yer verildi.

Geniş takdir yetkisi ihlaldir

Raporda, AİHM’in özel koşulları değerlendirirken, “cezaevleri arasında farklı uygulamalar olmasını, cezaevi yönetimine çok geniş takdir yetkisi veren düzenleyici işlem niteliğinde uygulamalar olmasını” ihlal olarak gördüğüne vurgu yapıldı.

Çıplak arama dayatması ve ziyaretçilere kötü muamele

Raporda, Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’ne zorla sevk edilen 7 kadın tutuklunun çıplak aramaya maruz kaldığına dikkat çekildi. Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’ne yeni sevk ya da sürgün edilen kişilere çıplak arama işkencesinin dayatıldığı yerlerden biri olduğu belirtildi. Bu uygulamaya karşı çıkan tutukluların fiziksel işkenceye maruz kaldığı belirtilen raporda, “Aynı hapishanede ziyarete gelen mahpus yakınlarına da çıplak arama dayatılmakta ve ziyaretçilere kötü muamelede bulunulmaktadır. En son örnek olarak Mehmet Yıldırım isimli mahpus İzmir Kırıklar Hapishanesi’nden buraya sevki sırasında, 23 Şubat 2018 tarihinde zorla çıplak aramaya maruz bırakılmış, bu uygulamaya itiraz edince de feci şekilde fiziksel işkence görmüştür. Daha önceki raporlarımızda belirttiğimiz Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’ndeki hastane ve adliyelere gidiş gelişlerde mahpuslar kameralara dönerek elbiselerini kaldırmaları ve içlerine giydiklerini göstermeleri konusunda yapılan baskı devam etmektedir. ‘Hero’ benzeri yazı, resim vs. bulma gerekçesiyle yapıldığı söylenen bu uygulamayı kabul etmeyen mahpuslar fiziksel işkenceye maruz bırakılmaktadırlar. Gerek mahpusların bir nevi çıplak aramaya maruz bırakılması gerekse de karşı çıkış üzerine gelişen fiziksel şiddet bir işkence biçimidir. Bu durumun işkence yasağı ihlali olmasının yanı sıra aynı zamanda bu uygulama nedeniyle mahpuslar uzun bir süredir sağlık hakkına erişimde ve savunma ve yargılanma haklarını kullanmakta ciddi engeller yaşamaktadırlar” denildi.

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde ise, uygulamalara direnen her tutuklunun çıplak aramaya maruz bırakıldığı belirtildi. Edirne’de de hücrelere sık sık baskınlar yapıldığını ifade edildi.

Avukatın odası basıldı ve kaba dayak atıldı

Raporda, Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Cezaevi’nde Avukat Süleyman Gökten’in bulunduğu odanın basıldığı ve odasında kalan diğer tutuklulara kaba dayak uygulanarak işkence edildiğinin altı çizildi.

Tekmil dayatması…

Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde ise baskın şeklinde yapılan keyfi aramaların devam ettiği belirtildi. Yine Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde aylardır telefonda tekmil dayatmasının devam ettiği vurgulanan raporda, tutuklularla ailelerinin görüşmelerinin aniden kesildiği kaydedildi. Bolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde ise giriş çıkışta parmak izi okutma ve sabah-akşam ayakta sayım gibi uygulamaların başladığına dikkat çekildi.

Maltepe 1 Nolu L Tipi Cezaevi’nde ise ayakta sayım uygulamasının başladığı, tutukluların mahkemeye ve hastaneye götürülürken dahi çıplak aramaya maruz kaldığı aktarıldı.

‘İmralı endişemiz sürüyor…’

Tecrit denince akla ilk olarak İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve diğer tutuklulara yönelik uygulamaların geldiğinin altı çizilen raporda, “Bir ada hapishanesi olarak tamamen kendi özgün koşulları olan bu yerde aynı zamanda avukat ve aile görüş hakkı tamamen ortadan kaldırılmıştır. Platformumuz ve birçok STÖ ‘Ada’da kalanların sağlık durumundan endişe duydukların’ defalarca kez belirtmiştir. İmralı tecridine paralel olarak 3 kişinin ya da tek kişinin kalmasına olanak sağlayan F tipi hücreler, şehirlerden uzak kampüs tipi hapishaneler, mahpusların ailelerinden çok uzak yerlere sürgün edilmesi tabloyu açıkça gözler önüne sermektedir. Söz konusu hapishanelerde sosyal izolasyon çok yoğun olarak yaşanmaktadır. Sınırlı sayıda kişiyle, çok küçük boyuttaki hücrelerde yaşayan mahpusların psikolojik ve fiziksel olarak sorunlar yaşamaları kaçınılmazdır” denildi.

Bakırhan da tecrit altında

Bolu’da tutuklu olan Siirt Belediye Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan ve Ömerli Belediye Eşbaşkanı Süleyman Tekin ile ilgili de tecrit durumunun devam ettiği belirtilen raporda, Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde tutulan Avukat Yaprak Türkmen’in de tek kişilik koğuşta tutulduğu aktarıldı.

Kelepçeli tedavi zorlaması…

Raporda, sağlık hakkına erişim konusundaki sıkıntıların devam ettiğine vurgu yapılarak, “Mahpusların rutin sağlık kontrollerine ve revire getirilmesi götürülmesi esnasında kelepçeleri çıkarılmamakta ve hekim önünde kelepçeli bir şekilde tedavi edilmeye zorlanmaktadır. Hekimlere bu hususun iletilmesi halinde büyük bir çoğunlukla hekimler güvenliklerini bahane ederek kelepçeli tedavi uygulamasında pay sahibi olmaktadır” denildi.

Hücre ve koğuşlar sağlıksız…

Hücre ve koğuşların durumunun sağlıklı yaşam sürdürmeye elverişli olmadığı kaydedilen raporda, “Revire çıkma, muayene olma, hastaneye götürülme gibi konularda ciddi sıkıntılar mevcuttur ve mahpusların sağlıkları bu nedenlerle tehdit altındadır” denildi.

İlaçlar verilmiyor

Balıkesir ve Bolu’da tutukluların revire geç çıkarıldığı, hastaların ilaçlarının verilmediği, hastaneye sevklerinin yapılmadığı raporda yer aldı.

Dilekçeler sümen altı gazeteler verilmiyor…

Raporda, tutukluların adalete erişim ile ilgili yaşadıkları sorunların devam ettiği kaydedilirken, verilen dilekçelerin işleme alınmadığı, kaybedildiği veya ilgili yere gönderilmediği belirtildi.

Gazetemiz Özgürlükçü Demokrasi engelleniyor

Raporlarda cezaevlerine dönük KHK’lerde yapılan düzenlemelerin direk uygulamaya geçirildiği belirtildi. Raporlarda, cezaevlerinde kitap ve gazete sınırlaması olup, bazı cezaevlerinde hakkında toplatma kararı bulunmayan bazı kitaplar ile Evrensel, Birgün, Özgürlükçü Demokrasi, Umut, Atılım vb. muhalif gazeteler, tutukluların tüm taleplerine rağmen hiçbir şekilde cezaevine alınmadığı vurgulandı. Efrin saldırı sonrası özellikle Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin engellendiği kaydedildi.

Eşyalara el koyma arttı

Cezaevlerinde tutukluların hijyen ve sağlık hakkı ile doğrudan ilgili olan eşyaları hücre ve koğuşlarda sınırlı sayıda bulundurabildiğine atıfta bulunan raporda, “Zaten bel fıtığı gibi hastalıkların çok yoğun yaşandığı hapishanelerde fırça ve çek bas saplarının kısalığı ciddi bir sorundur. Kalabalık koğuşlarda tek bir leğende çamaşırlar yıkanması da ciddi sağlık risklerini beraberinde getirmektedir. Son dönem mahpusların sosyal yaşamlarını, iletişim haklarını engelleyecek birçok el koyma olayı yaşanmıştır. Radyolara, defterlere, kitaplara vs. el koyma olayları son dönem bir hayli artmıştır” ifadelerine yer verildi.

Koşullu salıverileceklerin infazları yakılıyor

Raporda, OHAL’in ilanı ile birlikte infaz yakmaların hız kazandığı ve şimdilerde dorukta olduğu gözlemlendiği belirtildi. Raporda, “Siyasi mahpusların tüm hapis hayatı boyunca 3 kere hücre cezası alması halinde koşullu salıverilmeden yararlanamaması ve hak ederek tahliye tarihini beklemek zorunda kalması birçok hapishanede yaygın bir insan hakkı ihlali olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle koşullu salıverilme tarihi yaklaşmış mahpusların infazı yakılmaktadır. Yasaya ve usule uymayan disiplin soruşturmalarıyla verilen hücre cezalarına dayanarak infazların yakılması otoritenin infaz sistemini ve uygulamasını teşhir eder niteliktedir. Ocak ve Şubat aylarında yapılan görüşmelerde önceki aylardakine benzer şekilde çok sayıda, haksız ve hukuksuz disiplin cezasının verildiği gözlemlenmiştir” denildi.

Koğuşlar çok kalabalık…

Raporda, özellikle T tipi cezaevleri bakımından ciddi bir sorun haline gelen kalabalık koğuş uygulamalarının devam ettiğine vurgu yapılarak, “Özellikle kışın gelmesi ve pencere açma koşullarının azalması ile berber kalabalık koğuşların insan sağlığına yönelik tehlike oluşturma durumu artmıştır” ifadelerine yer verildi

TTE bir işkence biçimi

Raporun sonuç bölümünde ise şunlar kaydedildi: “Söz konusu hak ihlallerinin yanı sıra geçtiğimiz aylarda hapishanelerle ilgili en çok tartışılmaya başlanan konu Tek Tip Elbise (TTE) uygulaması olmuştur. 696 sayılı KHK’nın 103. maddesi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a (CGTİHK) ek madde eklenmiştir. Şubatta yönetmeliğin çıkarılmasıyla beraber, uygulanmaya başlanacağı belirtilen TTE henüz devreye girmemiştir. Ancak siyasi mahpusların bir işkence biçimi ve masumiyet karinesi ihlali olan TTE ile karşılaşma ihtimali devam etmektedir.

Yeni bir saldırı dalgasının emareleri…

Ocak ve özellikle Şubat ayı içerisinde hapishanelerde yaşanan gelişmeler de bu durumun göstergesi olmuştur. Özellikle Silivri 5 Nolu’da yaşanan işkence vakaları, Maltepe, Bolu gibi hapishanelerde gündeme gelen ayakta sayım dayatmaları, çıplak arama uygulamalarının yaygınlaşması ‘güvenlik’ adı altında gelişecek yeni bir saldırı dalgasının habercisi olabilir.

TTE KHK’si derhal geri çekilmeli

TTE uygulaması işkence ve kötü muamele yasağının, masumiyet karinesinin, ayrımcılık yasağının ihlalidir. Hukuk devleti olmanın bir gereği olarak, Anayasa’nın 90. maddesine göre kanun hükmünde olan uluslararası teamüllere uygun hareket edilmeli ve TTE’yi yasalaştıran KHK derhal geri çekilmelidir. Hasta mahpusların değerlendirilmeleri her koşulda sadece klinik yaklaşım ile değerlendirilmeli, alıkonulmasının uygun olmadığına dair tıbbi raporları olan mahpuslar ivedilikle salıvermelidir.

Yasaklara ve kötü muameleye derhal son verilmeli

Ayakta sayım, telefonda tekmil uygulaması, çıplak arama gibi işkence ve kötü muamele biçimlerine, kitap- gazete yasaklarına, mektup engellemelerine derhal son verilmelidir. Mahpusların günün en az 8 saat olmak üzere makul bir kısmını alıkonuldukları yerin dışında geçirmeleri sağlanmalıdır. Müvekkil ile avukatının gizli görüşme yapması hem adil yargılanma ilkesi hem de işkence yasağı kapsamında sağlanan usul güvenceleri ile ilgilidir. Bu yüzden Silivri 9 Nolu ve Maltepe 1 Nolu L Tipi Hapishanelerinde avukatla gizli görüşme hakkı tesis edilmelidir.”

MA / İSTANBUL