Cumhurbaşkanı Gül’ün Gürcistan gezisinde HDP’den ‘hasta mahpuslar’ raporu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Gürcistan gezisine eşlik eden HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, cezaevlerindeki hasta tutsaklarla ilgili olarak kapsamlı bir rapor sundu.

Hülya KARABAĞLI

HDP’li, Kemal Aktaş Gülser Yıldırım Selma Irmak, İbrahim Ayhan ve Gül’ün daveti üzerine geziye katılan Faysal Sarıyıldız’ın hazırladığı rapora göre, Türkiye hapishanelerinde haftada 5 kişi yaşamını kaybediyor. Bu ölüm oranı toplumdaki ölüm oranının yaklaşık 4 katı. Yani hapishaneler normal yaşama göre 4 misli daha fazla ölüm riski yaratıyor. Sağlıklı bir tedavi ortamı olmadığı için cezaevleri hasta mahpuslar için adeta ölüm evleri haline gelmiş bulunmaktadır. Ölüm sınırında olan çok sayıda ağır hasta mahpus, tüm girişimlere ağmen serbest bırakılmıyor. Cezaevlerinde hasta mahpus sayısı her geçen gün artarken, mevcut hastaların sayısı ise ölümler nedeniyle her geçen gün azalıyor.

Raporda, ‘Hasta Mahpuslar ve Yaşadıkları Sorunlar’, ‘Adli Tıp Kurumu ve Cumhuriyet Savcılarının Hasta Mahpuslara Yaklaşımı’, ‘Cezaevlerinde Yaşamını Yitiren Hasta Mahpuslar’, ‘Felçli, Hafızasını Kaybetmiş Mahpuslara ‘Toplum Güvenliği İçin Tehlikeli’ Raporu’, ‘ Cezaevlerinde İşkence Ve Kötü Muamele’, ‘Cezaevlerinde Sevk (Sürgün)’, ‘Cezaevlerinde Çocukların Durumu’, ‘Hasta Mahpuslar Sorununa İlişkin Çözüm Önerilerimiz’ başlıklı bölümler bulunuyor.

Raporun ek bölümlerinde ise, ‘ Hasta Mahpuslar Listesi’ ‘Hasta Mahpus Ramazan Özalp’ın Sağlık Nedeni İle İnfazının Ertelenmesi Talebinin Reddine Dair Karar’ yer alıyor.

70-80 YAŞINDA MAHPUSLAR VAR

Raporda, Adalet Bakanlığı’nın hasta mahpuslarla ilgili bilgilerine veriliyor ve “İçlerinde yaşı 70-80 arasında olan mahpuslar da olmak üzere, felç, kanser, ameliyatlı yüzlerce kişi cezaevlerinde ceza içinde cezaya maruz bırakılmaktadırlar” dendi. Raporun bazı bölümleri şöyle:

“Yapılan düzenlemeye karşın, ağır hastalık hali nedeniyle tahliye başvurusunda bulunan tutuklu ve hükümlerden sadece yüzde 9,5’inin talebine olumlu yanıt verildiği yine Adalet Bakanlığı tarafından ifade edilmiştir.

Bakanlığın verdiği diğer bilgiyse, 21 Mayıs 2013 itibariyle 460 kişi başvuru yapmış olduğu halde sadece 43 kişinin yasadan faydalandığı yönündedir. Hasta mahpuslar yasal düzenlemeye rağmen hasta mahpuslar, tahliye edilmemekte, cezaevlerinin olumsuz, hijyenden, gıdadan yoksun koşullarında adeta ölüme terk edilmektedirler. Yaşanan dramın özeti budur.

İçlerinde yaşı 70-80 arasında olan mahpuslar da olmak üzere, felç, kanser, ameliyatlı yüzlerce kişi cezaevlerinde ceza içinde cezaya maruz bırakılmaktadırlar.

2000 yılından bu yana cezaevlerinin kötü koşullarında hiç tedavi göremeyen ya da kısıtlı sağlık hizmetleri nedeni ile yaşamını yitiren hasta mahpusların göz göre göre bedenlerinin eridiği ölüm yolculuklarından çarpıcı birkaç örneği paylaşmanın, yaşanan durumun ciddiyetin anlaşılmasına katkı sunacağına inanıyoruz.

Hacer Kaya

24 yaşındaki kanser hastası Hacer Kaya, “PKK üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklanmıştı.

Marmara Üniversitesi öğrencisi olan Kaya, 4 Nisan 2003 tarihinde, tutulduğu Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde yaşamını yitirmişti. Hacer Kaya’nın Avukatı Okan Yıldız, bir gün önce İstanbul DGM’de yapılan duruşmada tahliye talebinde bulunmuş ancak taleplerinin reddedilmişti.

Resul Güner

Kolon kanseri olan Resul Güner için Cumhurbaşkanı, Adli Tıp Kurumu’nun ‘tedavisinin dışarıda yapılması gerekir’ şeklinde rapor vermesi halinde af yetkisini kullanılacağını belirtmişti. Ancak Güner’in ‘cezaevinde kalmasının sakıncalı olduğu’na dair raporu olmasına rağmen, ATK’de rapor alması engellenmişti. Güner, 17 Ağustos 2008 tarihinde, Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, ‘Mahkûm Koğuşu’nda yaşamını yitirdi.

İsmet Ablak

18 Temmuz 2009 tarihinde, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren İsmet Ablak, mide kanseri teşhisiyle tedavi görüyordu. En son Erzurum Yüksek Güvenlikli H Tipi Cezaevi’nde tutulan İsmet Ablak’ın yaşamını yitirmesinin ardından Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, Ablak’ın cezasının ertelenmesi ve Cumhurbaşkanı tarafından affedilmesi için girişimlerde bulunduklarını ancak, Ablak’ın Adli Tıp Kurumu’ndan daha rapor gelmeden yaşamını yitirdiğini açıklamıştı.

Yılmaz Keskin

Kanser hastası Yılmaz Keskin, 2 buçuk yıl tutuklu kaldıktan sonra, ancak öleceği kesinleşince tahliye edildi ancak tahliye edildikten bir hafta sonra, 10 Ağustos 2009 tarihinde yaşamını yitirdi. Keskin, adli bir suç nedeniyle tutuklanmış ve 33 ay tutuklu kalmıştı. Günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumda olan Keskin, kanser hastası olmasına rağmen haftalarca hastaneye götürülmediği iddia edilmişti. Kesinleşen hapis cezasının infazı için hakkında tutuklama kararı çıkarılan Kızgın’ı, taburcu olduğunda tutuklamak üzere, ömrünün son aylarını geçirdiği hastane kapısının önünde polisler bekliyordu.

Osman Yiğit

1990 yılında kalp ameliyatı geçiren ve kalp kapakçıkları değiştirilen Osman Yiğit, 27 Nisan 2010 tarihinde, Mersin E Tipi Cezaevi’nde tutukluyken, tekrar kalbinden rahatsızlandı ve kaldırıldığı Adana Balcalı Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Yiğit, tutuklandıktan sonra tüm sağlık raporları ile, ilgili mercilere başvurarak düzenli tedavi olması gerektiğini belirtti, ancak tahliye edilmedi. Cezaevinde sık sık rahatsızlanıp hastaneye kaldırılan, son olarak da tedavi gördüğü Mersin Devlet Hastanesi’nden Adana Balcalı Hastanesi’ne sevk edilen Yiğit, riskli bir ameliyat geçirdi. Yiğit, ameliyat sonrası, yoğun bakımdayken yaşamını yitirdi.

Rıdvan Kızgın

Yakalandığı Akciğer kanserine rağmen kesinleşen cezası ertelenmeyen ve son günlerini hastanede tutuklu olarak polis gözetiminde geçiren İHD Bingöl eski Şube Başkanı Rıdvan Kızgın, 24 Temmuz 2010 tarihinde yaşamını yitirdi. Kızgın, 2003 yılında Bingöl’de 5 köylünün katledilmesiyle ilgili oluşturulan insan hakları heyetinin yürüttüğü çalışma nedeniyle, 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmış ve bu cezanın Yargıtay’ca onanması sonrası, 3 Mart 2008 tarihinde cezaevine konulmuştu. Cezaevinden Mart 2009’da tahliye olan Rıdvan Kızgın’a kanser teşhisi konmuştu. Kızgın bu tarihten itibaren tedavi görmeye başlarken, İHD yöneticisi olarak yürüttüğü çalışmalar nedeniyle hakkında açılan ve 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla sonuçlanan davalardan biri de Yargıtay’da sonuçlandı.

Latif Badur

Adana’daki Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden verilen bir raporda, sağlık durumuyla ilgili “hasta, hastalığının son evresinde, cezaevi koşullarında yaşamını sürdüremez” denilen Latif Badur, siroz ile tüberküloz hastasıydı. Hastanede; ‘mahkûm koğuşu’nda, 7 Kasım 2011′de tarihinde yaşamını yitiren Badur, hastanede yatağa kelepçelenmesi ve aç bırakılması nedeniyle, zaman zaman hastanede kalmayı reddetmişti.

Mehmet Aras

En son Erzurum H Tipi Cezaevi’nde bulunan 50 yaşındaki kanser hastası Mehmet Aras için 2011 yılının Mart ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül nezdinde yapılan girişimler sonuç vermemiş; Gül, tahliye için Adalet Bakanlığı’nı işaret etmişti. İHD’nin defalarca durumuna dikkat çektiği kanser hastası Mehmet Aras, mide kanaması sonucu kaldırıldığı Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, 18 Aralık 2011 tarihinde yaşamını yitirdi.

Mahmut Çakan

Mahmut Çakan, 1993 yılında, PKK davasında tutuklanıp yedi yıl tutuklu kalmış, 2005 yılında, adli bir suç nedeniyle tekrar tutuklanmıştı. Karaciğer yetmezliği hastalığı olan Çakan’ın tahliyesi için Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı nezdinde yapılan girişimler sonuçsuz kalmış; evli ve yedi çocuk babası Mahmut Çakan, Nisan 2012’de, tedavi gördüğü Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirdi

Mahmut Karataş

İleri derecede şeker hastası olan 75 yaşındaki Mahmut Karataş, bir itirafçının ifadeleri üzerine tutuklanmış ve “örgüte yardım ve yataklık ettiği” iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Karataş, şekerinin yükselmesi nedeniyle her iki gözünü de kaybetmişti. Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Karataş, 3 Nisan 2012 tarihinde yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirmeden önce şuurunu kaybeden Mahmut Karataş’ın cezasının ertelenmesi ve tedavisinin yapılması için yapılan başvurular görmezden gelindi.

Gürgin Kurt

“Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklanan 63 yaşındaki Gürgin Kurt kaldığı Ahlat Cezaevi’nde, beyin kanaması sonucu felç geçirdi. Vücudunun sol tarafı felçli ve yüksek tansiyon hastası da olan Kurt, 19 Mayıs 2013 tarihinde, kaldırıldığı özel bir hastanede yaşamını yitirdi. Gurgin Kurt’un yaşamını yitirmeden 13 günce yani 6 Mayıs 2012 tarihli Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan mektubundaki şu sözler hasta mahpsulara reva görülen yaklaşımı söze hacet bırakmadan gözler önüne sermektedir: “Beyin kanaması geçirdim, günlerce komada kaldım, ölüm döşeğinden Allah kurtardı beni, ama keşke kurtarmasaydı dedirttiler. İnsan ölüyü mezardan çıkarıp zindana sokar mı? Vücudumun sol yarısı tamamen işlevsiz. Yürümekte, oturmakta, uyumakta zorlanıyorum. Yediğim, içtiğim her şey dokunuyor bana”

Seyithan Taşkıran

4 Ocak günü yani tutuklu vekiller olarak tahliyemizin gerçekleştiği gün Bitlis E Tipi Cezaevi’nde bulunan 44 yaşındaki hasta mahpus Seyithan Taşkıran’ın yoğun bakımda bulunduğu Van Dursun Odabaşı Tıp Merkezi’nde gece saatlerinde yaşamını yitirdi. Seyithan Taşkıran, sadece 13 yaşındaki bir çocuğun vermiş olduğu ifadeler doğrultusunda tutuklanarak müebbet hapis cezası almış ve 6 yıl boyunca Diyarbakır, Batman ve en son Bitlis E Tipi Cezaevi’nde kalmıştı. 2 yıldır Bitlis E Tipi Cezaevi’nde tek kişilik hücrede kalan Taşkıran, kalp krizi sonrası yaşanan yoğun bürokrasi trafiği yüzünden zamanında müdahale edilmediği için beyin damarlarına oksijen gitmemiş, beyin damarları tıkanmış ve maalesef yaşamını yitirdi.” (Ankara- ZETE)

‘Hasta Mahpusları Raporu’nu indirmek için tıklayınız

Kaynak: www.zete.com