Tutsak Doktor 10 Aralık İnsan Hakları Haftası İçin Yazdı

10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ

II. Dünya Savaşının bitiminden sonra kurulmuş olan Birleşmiş Milletler (BM), 10 Aralık 1948'de "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi"ni imzalayacaktı. (Bu antlaşmayı Türkiye de Bakanlar Kurulu onayıyla 1949'da kabul etmiştir.)

 

O günden beridir her 10 Aralık'ta "Dünya İnsan Hakları Günü" kutlanmaya başlanır. 

Hatırlatmak babında da olsa, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ilk üç maddesi şöyledir:

 

Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar...

 

Madde 2: Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir...

 

Madde 3: Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır...

 

Evet, işte bu maddeleri içeren bildirgeye egemen devletler imza atmıştı. O vakitlerde değinilmekten kaçınılmış kimi hususlar, antlaşmaya imza atan güçlerin çoğunluğunun sömürgeci devletlerden olmalarından kaynaklanmıştır. 1948'de onaylanmış İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, "kendi kaderini tayin etme hakkı" pas geçilmişti. 1966'ya gelindiğinde artık eski sömürgelerin tasfiye süreci yaşandığından yeni kararlar alınmada sakınca görülmedi. Hem "Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi"nde hem de "Uluslararası Sivil ve Siyasal Haklar Sözleşmesi"nde, "Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. Bu hak sayesinde siyasi statülerini özgürce belirleyebilir ve özgürce iktisadi, toplumsal, siyasal gelişmelerini gerçekleştirebilirler" diye teyit edilmiştir. Her ne hikmetse bu son "kendi kaderini tayin hakkı" hep ötelenen yasalardan olacak ve gayr-ı resmiyette uygulanmayacaktı. BM bireysel hakları ön planda tutup kolektif- toplumsal hakları görmezden gelecekti. Tabii bireysel haklar çerçevesinde dahi olsa, ele alınan haklarda, devletlerin olmuyor insan! Özgürlük- kardeşlik- eşitlik ülküsünden sınıfsal ve ulusal- dil- kimlik ve kültürel haklara değin tüm insan hakları yoksanırken; mevcut statüko metazorik dayatımla kabul ettirilmeye çalışılır. İşin ilginç tarafı da İnsan Hakları İzleme Örgütü veya Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar da ilgi alanlarını kolektif haklardan ziyade bireysel hakka indirgemişlerdir. 

 

Zamanında ABD başkanı iken George W. Bush bile şöyle diyebilmişti: "İnsan ırkının yarısı günlük 2 doların altındaki bir ücretle geçinirken bazılarının rahat ve bolluk içinde yaşadığı bir dünya ne adil ne de istikrarlıdır." Artık her açıdan kriz ve kaosun derinleştiği demlerden geçmekteyiz. Baskı ve zulüm siyasasının çok ötesinde su gibi kan akıtılmakta coğrafyamızda ve Ortadoğu'da. Alametin kıyamete delalet ettiği ortadadır. Yine de umut bitimsiz dünyadır. Umutsuzlukları bertaraf edip yine yeniden 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü kutlayacağız. Tüm engellemelere rağmen toplumsallaşmış insanlıktan yana olanlar devlet ulusları esas almış hoyrat sınırlanmışlıkları reddederek, bütünsel bir bakış açısıyla bireysel ve kolektif hakların savunusunu yapmaya devam etmekteler. 

 

"Coğrafya kaderdir" demişt İbn-i Haldun. Kader diye kıyım, kıran ve katliamları reva görenlere hançerelerimizden hoş avaz niyetine çıkacak ilk söz özgür yaşama ulaşma düşüdür. Bu vesileyle her daim 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü karşılayacağız. "Zulmün artsın ki zevalin tez olsun" diye bir özlü söz vardır. Bunu kulağa küpe yaparak, gerçek anlamıyla, insan ve toplumu esas ve öncelikli alan 10 Aralıklara olan umut ve özlemle, Dünya İnsan Hakları Gününüzü kutlarım...

Aralık 2016 

Ayhan Kavak

1 No'lu T tipi Cezaevi Bandırma- Balıkesir