"Sözlerin İzlerinden,Cennetin Güzelliklerine"– Fotoğraf Sergisi

 

18 Kasım Cumartesi saat 15:30’da İFSAK Lokal’de Adil Okay, Erol Zavar ve Özcan Yaman’ın “Sözlerin İzlerinden,Cennetin Güzelliklerine” sergisinin açılışı yapılacak.

Sergi 18 Kasım – 7 Aralık 2023 tarihleri arasında ziyaret edilebilir.

“Sözlerin İzlerinden,Cennetin Güzelliklerine”

“İçeride sansür yalnızca üretim için gerek duyulan kaynakların yasaklanması olarak çıkmaz karşınıza. Kimi zaman da üretimleriniz hapishane idaresinin politik tercihlerinin hışmına uğrayabilir. Bu durum sıklıkla yaşandığından, giderek ‘acaba şunu yazsam sansüre takılır mı’ kaygısı oluşabiliyor. Böylece ‘öğrenilmiş çaresizlik’ denilebilecek oto sansür gelişebiliyor. Bu da bir çeşit ezop dili geliştirilmesine ve güçlü imgeler yaratılmasına sebep olabiliyor. Yani sansür, amaçlandığının tersine bir güçlenme yaratıyor. Sansürcünün açmazı da bu olsa gerek.”  

Erol Zavar

                                                                              ***

“Düşünen insan nerede olursa olsun ‘özgürdür’. Maddi hayatlarının kısıtlanması onların soyut düşünme yetilerini yok edememişse hala umut var demektir… (…) Fotoğraf okumak, bu anlamda soyutlama yapmanın yaratıcı olmanın ve görmenin adı olur. Bizler, fotoğraf makinesine dokunamasalar da, fotoğraf çekemeseler de anlam üretmeyi bilinç düzeyine çıkaran tutsaklara ancak şükranlarımızı sunabiliriz.”

 Özcan Yaman                                                    

                          ***

“Erol Zavar’ın şiirleri ile Özcan Yaman’ın fotoğrafları, unutmaya unutturulmaya karşı koyuş ve tarihe not düşme olarak da algılanabilir. Malum “hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür”. Zavar ve Özcan da bu nisyana (unutmaya) tepki olarak, resmi tarihin koşullandırdığı zihinleri uyandırmak için yazıyorlar ve deklanşöre basıyorlar. Resmi tarihin yalanlarına karşı gerçek tarihin yazılımına katkı sunuyorlar.

 

22 Yıldır zindanda olan şair Erol Zavar, kanser hastalığına, hapishanelerde kimi zaman dayanılmaz boyutlara ulaşan tecride, F Tipi hücrelerin karanlığına, sansüre rağmen üretmeye devam etmiş. O da Özcan Yaman gibi hemen her konuda sorgulamalar yapmış. ‘Çevre, sınıf, kimlik’ demiş, Gezi Direnişi demiş ama aşkı da ihmal etmemiş.

 Hadi siz de gelin, bu yolculukta onlara eşlik edin…”

Adil Okay

SÖZLERİN İZLERİ…

İster sanat için, ister haber için çekelim; fotoğrafı “taraflı” çekeriz. Şiiri “taraflı” yazarız. Bu edimi o güne kadar biriktirdiklerimizle yaparız. Tarafsızlığın da “taraf” yani statükoculuk olduğu ortamda, deklanşöre basarken, imgeleri ak kâğıda dökerken elbette birikimlerimiz – vicdanımız – dünya görüşümüz devreye girer. Zira biliyoruz ki: Sanatçı güzelliğin peşinden koşarken ayağına acı taşları takılır, eğilip alırsa eli, almazsa vicdanı kanar.

O halde kimi zaman ayan beyan olan kimi zaman da gizlenen gerçekler, fotoğraf çekerken, şiir / metin yazarken vicdanımızı rahatsız etmelidir. Sözünü ettiğimiz bu “gerçeklik” özet olarak söylersek, kapitalizmin tahrip ettiği doğanın ve insanların çığlığıdır.

Çok güzel ve gerekli olduğuna inanıp hayranlıkla izlediğimiz temiz doğa fotoğrafları, “mutlu aile albümleri”, “aşk öyküleri” yanı sıra bu “çığlığı” da betimlemek gerekmektedir. Ancak okura – izeyiciye bir hatırlatma yapmak gereği de duyuyoruz: Fotoğraf okumalarında imajla metnin bire bir örtüşmesini aramak boşunadır. Şair yazar Ahmet Ada’nın dediği gibi,  “Şair – Yazar, fotoğrafın onda uyandırdığı imgeyi sözcüklerle kurar. Fotoğrafın onda esinlediği, onda gördüğü şeyleri sözcelendirir, imgelere dönüştürerek ses ve anlam olarak yeniden üretir.”

Ada’nın saptaması tersinden de doğrulanabilir. Fotoğrafçı, metnin onda çağrıştırdığı imgeyi deklanşöre basarak çoğaltabilir.

İşte biz de kalem ve fotoğraf makinesi ittifakını bu sancılarla kurduk.

Seyirci kalmak ile taraf olmak arasındaki ikilemde “taraflılığı” seçtik.

“Sanat sanat için mi, sanat toplum için mi?” sorusunun modası geçse de, sanatın insan için, insan edimi olduğu gerçeği değişmemiştir dedik.

“Sözlerin izleri” adını verdiğimiz, 40 metin ve 40 fotoğraftan oluşan, 40 yıllık birikimin damıtılması / sentezi olarak da yorumlanabilecek bu kitabı hazırlamadaki amacımız; sadece ve sadece yitip giden aşkların, kuruyan akarsuların, kirlenen denizlerin, çölleşen dünyanın, katledilen güzel insanların arkasından ağıt yakmak değildi elbette.

“Başka bir dünyanın” da mümkün olduğunu da göstermekti.

Ama biliyoruz ki her eser yarım kalır.

Sizlerin tamamlaması dileğiyle…

Adil Okay – Özcan yaman

Afiş tasarım: Sara Arslan