"Hayata Dönüş Operasyonu"nda ağır yaralanarak, göğüs kafesi kırılan ve yapılan yanlış teşhisten dolayı midesinde yaralar oluşan hasta tutsak Mehmet Yamaç, 15 yıldır yaşam mücadelesi veriyor. 19 yıldır cezaevinde tutulan Yamaç'ın ailesine gönderdiği son mektubunda, durumunu şu dizelerle ifade ediyor: "Ölüm çökmüş yaprakların üstüne / Gül uçurumun kıyısında ağlar / Yeni bir dünya kuracak ellerimiz / Menzile kenetlenmiş gözlerimiz / Mevsimlerin coşkusuyla doğacak güneş..."
Kürdistan ve Türkiye'de cezaevlerinde tutulan hasta tutsaklar, çeşitli bahanelerle serbest bırakılmayarak ölüme terk ediliyor. AKP hükümeti hasta tutsakları siyaset malzemesi yapmaktan vazgeçmezken, hasta tutsaklara yönelik devletin keyfi politikaları devam ediyor. Bu politikalara maruz kalan hasta tutsaklardan biri de 19 yıldır cezaevinde tutulan 50 yaşındaki Mehmet Yamaç. 1997 yılında Adana'da "Kürdistan Devrimci Sosyalistleri" adı altında yapılan eylemde yakalanarak, müebbet hapis cezası verilen Yamaç, 19 yıldır Konya, Nevşehir, Muş, Erzurum, Tekirdağ ve Edirne cezaevlerinde kalarak, devletin keyfi uygulamalarına tabi tutuldu. Yamaç, 19 Aralık 2000 tarihinde Adana Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevi'ndeyken, "Hayata Dönüş Operasyonu" adı altında yapılan saldırı dalgasında diğer cezaevlerinde olduğu gibi F tipi sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için eylemde yerini aldı.
Cezaevinde işkence durmadı
Cezaevinde yapılan müdahalede Yamaç'ın göğüs kafesi kırılıp ve atılan kimyasal gazlardan dolayı ciğerlerinin bir bölümü yandı. Yapılan saldırılardan sonra Yamaç'ın cezaevinde uygulanan yanlış tedaviden dolayı midesinde birer santimetre büyüklüğünde yaralar oluştu. Bunun üzerine Yamaç, yaklaşık iki yıldır kaldığı yerin "nemli ve rutubetli" olmasından kaynaklı yaşadığı ağır sağlık sorunları nedeniyle başka bir yere naklini istedi. Adalet Bakanlığı 11 Nisan 2014 tarihinde Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği yazıda Yamaç'ın başka bir cezaevine sevk talebinin olup olmadığının tespit edilerek, sağlık durumuna ilişkin raporla birlikte sevk talebinin işleme konulmasını istedi. Ancak Yamaç, sağlık raporlarını göz önünde bulundurarak ailesinin Van'da yaşıyor olması, Van'ın ikliminin sağlık sorunları açısından olumlu olması ve tedavi koşullarının Van'da da olması gibi gerekçelerle sevkini Van F Tipi Cezaevi'ne istemesi üzerine Adalet Bakanlığı keyfi bir şekilde Yamaç'ın sevkini Edirne F Tipi Cezaevi'ne yaptı. Hastalığından dolayı tedavi amaçlı Trakya Üniversitesi Hastanesi'nde her götürüldüğünde ırkçı uygulamalara maruz kalmasından dolayı tedaviyi kabul etmeyen Yamaç, Edirne Cezaevi'ne keyfi bir şekilde sevk edildi ve burada işkencelere tabi tutuldu.
Cezaevinde sadece günde 2-3 saat yatabiliyor
15 yıldır bilinçli bir şeklide tedavi edilmeyen Yamaç'ın ağabeyi Hakan Yamaç ağabeyinin sağlık durumunun her geçen gün kötüye gittiğini belirterek, devletin hasta tutsaklar üzerinde keyfi uygulamalarının devam ettiğini söyledi. Yamaç, "Abim şuanda cezaevinde 2-3 saat yatabiliyor. 2000 yılında Hayata Dönüş Operasyonu adı altında cezaevlerine yapılan baskınlarda ağır bir şekilde yaralanmıştı. Bu operasyon sonucunda kaburgaları kırıldı. Cezaevi operasyonunda atılan kimyasal gazlardan dolayı ciğerlerinin bir kısmı yanmıştı. Bundan dolayı ağabeyim 15 yıldır yaşadığı bu hastalıkla yaşamını idame ettiriyor" dedi.
'Derhal serbest bırakılsınlar'
Yamaç, ağabeyinin tedavi için götürüldüğü hastanelerde ırkçı saldırılara ve tepkilere maruz kaldığını belirterek, bundan dolayı ağabeyi tedaviyi reddettiğini, tedavi olmak istemediğini söylediğini aktardı. Yamaç, maddi sıkıntılardan dolayı ağabeyinin görüşüne gidemediğini söyleyerek, "Kendisiyle haftada bir telefon görüşmesi yapıyoruz. Maddi sıkıntılarımızdan dolayı gidemiyoruz onun yanına. Ağabeyim daha önce Tekirdağ Cezaevi'nde kalırken, Van Cezaevi'ne sevkini talep etmiştik. Fakat nedense aniden Edirne'ye sürgün edildiğini duyduk. Edirne'ye sürgün edilmesi keyfi bir uygulama olduğunu biliyorduk. Hastalığı gittikçe ilerliyor. En kısa zamanda bu mağduriyetin giderilmesi gerekiyor. Biz bütün hasta tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz. Kendi yaşamını cezaevinde idame ettiremiyor. Arkadaşların yardımlarıyla yaşamını sürdürüyor. Hasta tutsakların orada olması ve göz göre göre dört duvar arasında erimesi, devletin bir ayıbıdır. Bu hasta tutsaklar devletin himayesindedir. Onların başlarına gelecek her şeyden devlet sorumludur. Onun bütün yaşam haklarından ondan sorumludur. Derhal serbest bırakılsınlar" talebinde bulundu.
Hasta tutsak Mehmet Yamaç, ailesine göndermiş olduğu mektupta, yaşamını şu dizelerde dile getiriyor:
"Ölüm çökmüş yaprakların üstüne,
Gül uçurumun kıyısında ağlar,
Yeni bir dünya kuracak ellerimiz,
Menzile kenetlenmiş gözlerimiz,
Mevsimlerin coşkusuyla doğacak güneş..."
- 2 gösterim