Tepemde güneş, bulut birden var. Bir güneş, bir gölge yer değiştiriyor. 12 adımlık havalandırmada duvarlar çok yüksek. Altı merdiven aşağı inerek havalandırmaya çıkabiliyorsun. Onun için burada duvarlar her yerden daha yüksek. Havalandırma çok derin. Bide tel örgüler var dört tarafta. Bir yetmemiş iki kez sarmışlar etrafımızı. O tellere takılan çok kez yaralanıyorlar. Kan damlıyor havalandırmaya. Bütün tel örgüler kan damlatır. Bütün sınırlar öyle. Rojava gibi… yan koğuşta küçücük bir çocuğun ağlayış hatta çığlık sesi geliyor. O çocuk ne arar bu derin duvarların ardında.
Havalandırmanın köşesinde bir arkadaş elinde radyo haberleri dinliyor. Rojava sınırındaki Savaş, katliam haberlerini… Askerler durmadan vuruyor. Hiç değişmiyor bu sahne. Vurmak o askerlerin fıtratında var. Dolayısıyla yüreğimiz öteden beri Soma Maden Ocağı. Şenyurt sınır kapısında asker 14 yaşındaki Ali’yi şakağından vurdu. Durumu ağır olan çocuk iki gözünü kaybetti. İki gözünü kaybetmek nasıl bir duygu, o vuran asker biliyor mu? Bu ordu, bu devlet iki gözünü kaybetmenin ne demek olduğunu keşke iki dakika düşünse… Haberleri dinliyor havalandırma köşesinde oturan arkadaşım önümde gazete var. Sürmanşette bir başka felaket haberi… O da aynı saatlerde yaşanmış. Bir Soma kadar dehşet içeriyor. Lütfen bu habere ömrünüzden biraz zaman verin; Rojavalı Saada DERVİŞ bu anne, bu güzel kadının resmi var. Rojava sınırını geçip Türkiye’ye geçme çalışırken iki çocuğunun gözü önünde Türk askerlerince katledildi. İnsanın annesi gözleri önünde katledilse ne hisseder insan? Hele de altı-yedi yaşlarında iki çocuksa… Babasının da gözleri önünde öldürüldü Saada. Saatlerce yerde kaldı ölen kadın. Ölmesine rağmen sınırı geçmesine izin vermiyorlardı askerler. Babası hiç kimseyi, hiçbir engeli tanımadan kızın cenazesini sürükleyerek sınırın bu tarafına geçti. İnsanın ölen kızının cenazesini sürükleyerek taşıması nasıl bir azap acaba? Benim kelime hazinemde bunu tanımlayacak bir ifade yok. Birileri bana karşılığını verecek bir cümle, birkaç kelime ödünç versin. Bu acının bir Soma etmeyeceğini söyleyebilir misiniz? Bu acı, Van’ın bir köyünde, ölü çocuğunu sırtında taşıyan babanın yaşadıklarıyla aynı olsa gerek… Bedeninin parçalarını etraftan toplayan Ceylan ÖNKOL'un annesinin yaşadıklarıyla aynı şey olsa gerek. Her biri birer kıyamet değil de nedir? İşte zindan bunun için daha bir zor gelir bize. Havalandırma biraz daha derinleşir, biraz daha daralır. Şu tepemizdeki teller yeniden batar canımıza.
Yan koğuştaki çocuk hala ağlıyor. O da bizim gibi sığmıyor duvarlara.
Soma olmak zorunda değildi. Bir savaş bedeliydi. Bu ülkenin ölüme borcu yoktu zaten. 301 insanın acısını paylaşıyoruz. Soma bizim...
21 MAYIS 2014
Gülazer AKIN
Gebze Cezaevi
- 2 gösterim