İşkenceye karşı mizahla direniş

  • Karikatürist Mithat Solmaz çizmeye zindanda başladı. "Karikatürlerimde ya mahkumun ya da cezaevi faresinin ağzından sorunları dile getirirdim" diyen Solmaz sürgünde de muhalif bir çizer olarak üretmeye devam ediyor. 

MİHEME PORGEBOL

“Kışın Elazığ’da yazın ise köyde kalırdık. Hayvan otlatmaya giderken çökelek ve sac ekmeği koyduğum heybeme küçük bir de çekiç koyardım. Köpeğimle beraber hayvanları topladıktan sonra dağda topladığım taşları çekiçle yontup küçük heykeller yapardım. Akşama doğru hayvanları köye getirirdim. Dedem, ‘put yapıyorsun’ diyerek demir bastonuyla kırardı heykelleri. Yaptığım taş heykelleri kırarken put kırdığı düşüncesiyle büyük bir haz duyar, cennette yerini garantilediğini sanırdı. Heykellerimi kırdığı için cennete gitmiş midir acaba, bilmiyorum.”

Sanatla buluştuğu ilk yıllarda dedesiyle arasındaki çekişmeyi böyle anlatıyor karikatürist Mithat Solmaz. 1978 yılında henüz 17 yaşında zindanla tanışan Solmaz, tutsaklığının ikinci ayında hapishane idaresinin haksız uygulamalarına karşı çıktığı için hücreye atılır. Devrimcilerle de bu olaydan sonra tanıştı. Devrimci tutsaklar, zindandaki hak ihlallerine karşı diğer tutsakları da örgütlüyordu. Bu örgütlenmeye dahil olduğu ve ihlallere karşı çıktığı için toplamda 8 ayrı hapishaneye sürgün edilen Solmaz, 1980 yılında sürgün edildiği Afyon’da Kürt hareketiyle tanışır. Ulusal kurtuluş mücadelesinin önemini kavrar ve zindanda aktif eylemselliğe katılır. Ayaklanma ve tünel kazma gibi nedenlerle cezası sürekli artırılır.

İlk çizimler Gırgır’da

İçeride kaldığı sürede hem daha ucuz hem de ulaşılması kolay olduğu için kareli matematik defterlerine karikatürler çizmeye başlar. Solmaz, bu defterlere çizdiği karikatürlerden başlayarak çizerlik kariyerini anlatmaya koyuluyor: “Karikatürlerimde ya mahkumun ya da cezaevi faresinin ağzından sorunları dile getirirdim. Bu karikatürleri Gırgır dergisinin amatör sayfasına yollardım. Gırgır’ın mizah yönetmeni, kendisi de karikatürist olan Oğuz Aral çizgilerimi yayımlamaya başladı. Eksiklerimi çizgi bazında eleştirdi. Bu eleştiriler gelişmeme çok yararı oldu. Aral, bana karikatür çizim malzemeleri yollardı. Yayımlanan karikatürlerimden telif ücreti de gelmeye başlayınca bir hayli keyiflenmiştim. İlk telif ücretime dair idareden gelen makbuzu saklayıp 2 ay boyunca çekmedim parayı. Volta atarken Gırgır dergisinden gelen para makbuzuna bakardım. Bir süre sonra param kalmayınca çekmiştim 400 liralık telif ücretini.”

Polislerden hiç karikatürist çıkmadı

Ancak Türkiye’de yaşam alanları iyice daraltıldığı, karikatürlerinin yayımlanmasının engellenmesi ve sürekli gözaltıların yanında artık geçinme olanakları da kalmayınca çareyi Hollanda’ya gitmekte buluyor. Bu süreci “1986 yılında tahliye olmama rağmen Kütahya Cezaevi müdürü hakkımda tekrar yakalama kararı çıkarınca 5 yıl firari olarak yaşadım. O zamanlar çizgilerim Gırgır ve Limon dergilerinde yayınlanıyordu. Dergiler, karikatürlerin altına gönderim yeri olarak ‘Kuala Lumpur – Malezya’ veya ‘Disneyland – Amerika’ gibi ibareler yazarlardı. Polis gelip sorarmış; bu karikatür işi bu kadar karlı mı ki bu adam bir gün Malezya’da öteki gün Amerika’da diye. Demek ki akıllarına pek yatmadığından polislerden hiç karikatürist çıkmadı. Yaşamımı sürdürmek için uzun yıllar sokaklarda resim ve portre karikatür çizdim. Türkiye’deki mücadele keskinleşince çoğu yerde sokaklarda çalışmama bile izin verilmedi. Mülki amirler için Kürt olmam, HDP’nin etkinliklerine katılmam, insan hakları ve çeşitli sivil toplum örgütleri için çalışmam, tüm bunların yanında bir de politik karikatür çizmem büyük bir suçtu. Çeşitli sürelerde gözaltına alınıp şiddete maruz kalınca da ani bir kararla Hollanda’ya iltica ettim" diye anlatıyor.

Egemenlerin mizahı bile faşizandır

Mizahın sosyal hayatında da çok geniş yer kapladığını, hapishane anılarını bile içine espri katarak anlatan tecrübeli Çizer, mücadelenin sürekliliği için “acıyı bal eylemek lazım” diyen sanatçılardan. Zaten mizahın muhalif bir temeli olduğunu da belirterek egemenlerin muhalif mizahtan korktuğunu söylüyor. Muhalifler için mizahın bu yüzden son derece önemli olduğunu belirten Solmaz’a göre “Egemen güçlerin mizah anlayışı bile ırkçı ve faşizandır. Örneğin fıkralarda Kürtlerin ‘alavere dalavere’ denilerek nöbete gönderildiğini görürüz. İngiltere’de de İskoçlar, Galliler ve İrlandalılar fıkralarda aptal, İngilizler ise zeki tasvir edilir.”

Yazinin bütünü için kaynak: Yeni Özgür Politika

https://www.ozgurpolitika.com/haberi-iskenceye-karsi-mizahla-direnis-17…