BASINA VE KAMUOYUNA
25.04.2015
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi/Hapishane Komisyonu olarak, 162.haftadır sizlere hapishanelerde yaşanan gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz.
İnsan Hakları savunucuları hapishanelerin varlığına, zorla kapatılma biçimindeki şiddet uygulamasına karşıdır ve bu kurumların infaz mekânları olarak ömrünü tamamladığı düşüncesindedir. İnsan doğasına aykırı olan bu mekânların artık infaz hukukunda yeri olmamalıdır.
İnsanları beton duvarlar, demir parmaklıklar arasında terbiye etmeyi, onların düşüncelerini önlemeyi düşünen anlayış mutlaka bir gün tükenecektir.
Bu hafta sizlere 23 yıl hapiste kaldıktan sonra Nisan .2014’de tahliye edilen ve geçtiğimiz günlerde Adli Tıp Kurumu tarafından ‘’hapishanede kalabilir’’ raporu verilen 62 yaşındaki İsmail Arslan’dan bahsedeceğiz.
İsmail Arslan, 1992 yılında Mardin’de bir patlama gerekçe gösterilerek tutuklanır. Arslan, hapishanenin sağlıksız koşulları nedeniyle, miyesterinongrakis adı verilen hastalığa bağlı olarak aylarca yaşadığı boyun tutamama, yemek yiyememe, yutma güçlüğü, nefes darlığı, yaygın kan güçsüzlüğü ve akut solunum yetmezliği gibi ağır hastalıklara yakalanır. Trabzon Hapishanesi’ndeyken tedavi ve tahliye edilmesi yerine Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesine sürgün edilir. Arslan, sevk edildiği Metris Hapishanesi’nde durumu ağırlaştığı için şuuru kapalı halde Kartal Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesine kaldırılmış ve 7 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra avukat Gülizar Tuncer’ in ısrarlı uğraşları sonucu Adli Tıp Kurumu’nun 18.04.2014 tarihli raporuna dayanılarak serbest bırakılmıştı.
Aynı Adli Tıp Kurumu, bir yıl sonra, infazının yeniden ertelenmesi yerine, hastane şartlarında bir nöroloji kliniğine yatışı sağlanarak tedavisinin düzenlenmesi gerektiği yönünde karar vermiştir. Buna göre, hangi hastanenin mahkum koğuşunda, ne kadar süreyle ve hangi koşullarda tutulacağı belli değildir. Bu karar İsmail Aslan açısından işkence ve eziyet anlamını taşımaktadır.
Hala yaşamsal fonksiyonlarını yerine getiremeyen, midesine açılan bir delikten beslenen, boyun ve çene kaslarını kullanamayan, konuşamayan, yutkunamayan, ilaçları olmadan nefes almakta zorlanan, yardım olmaksızın yürüyemeyen, sürekli olarak başkalarının bakımına muhtaç biçimde yaşamını sürdürebilen İsmail Arslan’ın durumu cezasının ertelenmesi için yeterli değil midir
Dün Adli Tıp Kurumu önünde yaptığımız basın açıklaması sonrasında İsmail Arslan’ı Bakırköy Adliye’sindeki işlemlerinin ardından Samatya Hastanesine uğurladık.
Yetkilileri uyarıyoruz “Yasaları ihlal etmiş” bile olsa eğer bir kişi yaşamını tehlikeye düşürecek şekilde hasta veya tek başına yaşamını idame ettiremiyorsa bu kişinin hapishanede tutulması intikamcı bir bakış açısıdır.
Ceza için cezalandırılacak bir kişi gereklidir. Eğer hastalık, sakatlık vb. nedenlerden dolayı kişi vücut bütünlüğünü, sıhhatini, akıl sağlığını, yani tam bir kişi olarak yaşamını sürdürme yeteneğini kaybetmişse ceza nesnesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
İnsan hakları savunucuları ve mahpus yakınları tarafından uzun süredir yürütülen çabalara rağmen devlet ve hükümet yetkilileri üç maymunu oynamaya devam ediyor. Duymuyor, görmüyor, bilmiyor. Tüm yetkili kurumlara bir kez daha sesleniyoruz; Hasta mahpuslar merhamet değil adalet istiyor.
Bizler hasta mahpuslar için merhamet değil adalet istiyoruz.
Sistemin; kendisi gibi düşünmeyeni yok sayma, tecrit ve hatta mümkünse yok etme politikasına karşı tutuklu ve hükümlülerin yalnız olmadığını göstermenin bir insanlık görevi olduğuna inanıyoruz. Tüm kamuoyunu bu insanlık dramına karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz.
İSMAİL ARSLAN SERBEST BIRAKILSIN!
HASTA MAHPUSLAR SERBEST BIRAKILSIN!
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ HAPİSHANE KOMİSYONU
Fotoğraflar:Ömür Eğribel
- 6 gösterim