OHAL sürecinde inşa edilen Elazığ E ve T Tipi hapishanelerinde siyasi tutsaklara "terör kimliği" ve askeri düzende sayım dayatılıyor. "Her sayım işkence seansına dönüşmüş durumda" diyen tutsaklar, keyfi hak gasplarına direneceklerini belirtiyor. Müvekkilleriyle görüşmesi engellenen avukat Tonç, kabul edilemez dediği uygulamalara ilişkin sadece "kurallara uymadı, yararlanamayacak" açıklaması yapıldığını dile getirdi.
Etkin Haber Ajansı / 10 Şubat 2017
ELAZIĞ (Pınar Gayıp)- AKP/Saray cuntasının OHAL ilanıyla baskı ve hak gasplarının yoğunlaştığı hapishaneler arasında Aralık ayında açılan Elazığ E ve T tipi hapishaneler de var.
OHAL döneminde inşa edilen hapishanede, tüm keyfi uygulamalar teker teker uygulamaya sokulmaya çalışılıyor. Farklı illerden sürgün sevkler ile getirilen siyasi tutsaklara "terör kimliği" dayatması yapılıyor, koğuşlarda tutsaklara askeri düzende sayım vermeleri isteniyor. OHAL uygulamalarına direnen siyasi tutsaklar hak gaspları ve işkenceye uğruyor.
Siyasi soykırım operasyonlarıyla tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı halen T Tipi Hapishane'de tutuluyor. Ciddi sağlık sorunları yaşamasına rağmen tutuklanan Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk de bu hapishaneye sürgün sevk ile getirilmiş, geçtiğimiz günlerde tepkiler nedeniyle tahliye edilmişti.
'NİYETLERİ 12 EYLÜL'ÜN 'ASKER-TUTUKLU' HAYALİNİ CANLANDIRMAK'
Amasya E Tipi Hapishanesi'nden Elazığ T Tipi Hapishanesi'ne sürgün sevkle götürülen tutsaklardan Mammut Soner, maruz kaldıkları işkence ve keyfi uygulamalara ilişkin ajansımıza mektup gönderdi.
Henüz hapishane girişinde iken çıplak arama dayatmasına uğradıklarını ifade eden Soner, karşı koydukları için ağır şekilde darp edildiklerini belirtti. 10 kişilik tecrit odalarına konulduklarını kaydeden Soner, yeni yapılmış hapishane binasındaki koğuşlarda bulunan inşaat kalıntıları arasında kaldıklarını, temizlemek için doğru dürüst malzeme dahi verilmediğini vurguladı. Sayı, renk ve kapşon gibi keyfi kısıtlamalarla yanlarında bulunan bir çok eşyanın da gasp edildiğini dile getiren Soner, "Nevresim ve çarşaf da tek tip olacakmış. Tek tekçiliğe meraklı bir idare" ifadelerini kullandı.
‘HER SAYIM İŞKENCE SEANSINA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA'
Hapishaneye götürüldükleri 29 Aralık 2016 tarihinden itibaren her gün sayım adı altında saldırıya uğradıklarına dikkat çeken Soner, kendilerinden askeri düzende içtima alınmak istendiğini ancak bunu kabul etmediklerini vurguladı. Sayım saatlerinde farklı koğuşlardan saldırı ve slogan sesleri duyduklarını kaydeden Soner şu ifadeleri kullandı: "Her sayım burada işkence seanslarına dönüşmüş durumda. Biz yerimize oturuyoruz saldırıyorlar, tekme yumruk eşliğinde sürükleyerek havalandırmaya çıkarıyorlar, direniyoruz. Küfür de ediyorlar. Herkes kendini, yaptığı ve söylediğiyle ortaya koyar, direniyoruz ve direneceğiz de. İdarenin niyeti 12 Eylül cuntasının başaramadığı 'asker-tutuklu' hayalini canlandırmak."
'HER DURUMDA ONURUMUZU KORUYORUZ'
Televizyon, tuvalet ve banyonun yer aldığı ortak kullanım alanlarının kamerayla izlenmek istendiğini söyleyen Soner, "Kelime oyunlarıyla burayı, kameralarla izleyeceğiz diyor" ifadelerini kullandı. Muhalif gazeteleri almalarının engellendiğini dile getiren Somer, talep ettikleri Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin "yasak" olduğu iddiasıyla verilmediğini kaydetti. Soner, günlük yayın yapan bir gazete hakkında hapishane idaresinin kendisinde yasaklama koyma hakkı gördüğünü belirten Soner, "Yasa tanımıyorum diyecek kadar özgüven sahibi bir idare bu. Biz de biliyoruz ki yasaları, burjuvazi için özgürlük, işçi sınıfı, emekçi halk ve ezilen uluslar için baskı demektir. Biz her durumda onurumuzu koruyoruz, koruyacağız. Tarih herkesi yerli yerine koyuyor" ifadelerini kullandı.
SİYASİ TUTSAKLARA 'TERÖR KİMLİĞİ' DAYATMASI
Elazığ E ve T tipi hapishanelerindeki müvekkilleriyle görüşen Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarından Kader Tonç, yaşanan hukuksuzluklar hakkında ETHA'ya bilgi verdi.
Elazığ E ve T tipi hapishanelerinin OHAL baskılarını kalıcı hale getirilecek şekilde inşa edildiğini dile getiren Tonç, "herhangi bir hukuki dayanak olmaksızın bir kısım müvekkilimiz için kameralı ve infaz koruma memuru eşliğinde avukat, müvekkil görüşmesi gizliliğine aykırı, savunma hakkına aykırı koşullarda görüşme yapılması dayatıldı" şeklinde konuştu.
OHAL dönemiyle birlikte farklı hapishanelerde de örnekleri görülen ziyasi tutsaklara "terör kimliği" taşıma dayatmasının burada da olduğunu söyleyen Tonç, bu uygulamayı ret eden tutsakların avukat, aile ve telefon görüşü gibi haklarının engellendiğini ifade etti.
Hapishane idaresi tarafından hazırlanan ve üzerinde "Terör kimliği" yazan kartları almayan müvekkilleriyle görüşemediğinin altını çizen Tonç, şöyle devam etti: "Müvekkilimle görüşmem, hiçbir açıklama yapılmadan bu kimlik taşınma dayatması nedeniyle engellendi. Tutsakların hapishanede bulundukları odadan çıktıkları andan itibaren kimlik taşıması zorunlu hale getirilmiş. Dolayısıyla aile, telefon, avukat görüşmeleri ve diğer sosyal etkinlikler engellenmiş ve tecrit derinleştirilmiş durumda. İdare bakımından bu uygulama açıklanabilir bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Zira hücre girişlerinde kişisel bilgiler ayrıntılı yer alıyor."
Tonç, "Terör kimliği" ve askeri düzende sayım gibi uygulamaların kabul edilemez bir işkenceye dönüştüğünü dile getirdi.
'TUTSAKLARIN DİRENİŞİYLE VAZGEÇİLECEK'
Hak gasplarına ilişkin sadece "kurallara uyulmadığından bu haklarından yararlanamayacak" şeklinde açıklama yapıldığını dile getiren Tonç, kendisine de herhangi bir belge, karar yada genelge gösterilmemesine tepki gösterdi. Tonç, yaşananların yıllardır F tipi hapishanelerde dayatılan uygulamaların benzeri olduğunu dile getirdi, tutsakların direnişi karşısında bu tür uygulamalardan geri adım atıldığını da hatırlattı. Tonç, "Tecridi derinleştiren ve hakları gasp edilen müvekkillerimiz ve diğer siyasi tutsakların direnişinin de bu uygulamalara geri adım attıracağı konusunda kuşkumuz yok" şeklinde konuştu.
- 3 gösterim