DÜNYANIN EN AĞIR MAHPUSLARINDAN İKİSİ TÜRKİYE’DE

Leonard Pelthier, Mumia Abu Jamal, Cuma Özkan, Hasan Gülbahar, George İbrahim Abdallah ve Halil Gündoğan…

 

35 yıldır cezaevinde tutulan Mumia Abu Jamal’ın serbest bırakılması için çok sayıda kitle örgütünün 27 Ekim'de eylem çağrısı yaptığını öğrenince hemen aklıma Türkiye’nin en ağır tutsakları geldi: Kürt Yurtsever Hareketi’nden Cuma Özkan ve Türkiye sosyalist Hareketinden Hasan Gülbahar. Gülbahar ve Özkan, Her iki tutsak da hapishanede 33. Yıla girdiler. Yine devrimci tutsaklardan olan Halil Gündoğan ise hapishanede 29. Yılında. “Ben Çıkana Kadar Büyüme e mi…” adlı kitabımda onlara da yer vermiş, hukuk garabetini ortaya koymaya çalışmıştım. Mecliste dönemin milletvekili Hüseyin Aygün bu kitabımdan bölümler okuyarak, (milletvekili Veli Ağbaba’nın da çabası ile)  söz konusu hukuk garabetinin düzeltilmesine katkı sunmaya çalışmıştı. Onlar için “Görülmüştür Grubu - www.gorulmustur.org” olarak basın açıklaması da yapmıştık. Basın açıklamamızda adı geçen tutsaklardan Tahir Canan, Muzaffer Öztürk, Hasan Gülbahar ve Hasan Erdemli,  4. Yargı paketine yapılan bir yama sonucu Nisan 2013’te tahliye edilmişlerdi.

Ancak tutsaklığının 29.yılında tahliye edilen (Wernicke Korsakof hastası) Hasan Gülbahar,  1,5 yıl sonra “yanlış tahliye” denilerek yeniden tutuklandı.

Yasadan yararlanamayan Cuma Özkan ile yeniden tutuklanan Hasan Gülbahar şu anda Türkiye’de en uzun (33 yıl) yatan politik tutsaklar sayılıyorlar. Dünyada da “özgürlük ve eşitlik” idealleri nedeniyle tutsak olan ilk 10’a giriyorlar.

Hapishanede 29. Yılına giren politik tutsaklardan Halil Gündoğan da söz konusu yasadan yararlanamadı ve tahliye edilmedi. “Metris’ten Munzur’a Bir Firarinin Öyküsü” ile “Dersim Dağlarında” adlı iki kitabı da olan Halil Gündoğan da halen cezaevindedir. (Basın açıklamamızda adları olan diğer politik tutsaklar Ahmet Kaya, Cemil Erdem, Osman Evcenli ve Tuncay Kurtbaş hakkında bilgi edinemedik.)

Ve tabi adlarını anmam gereken 40 yıldır ABD hapishanesinde politik tutsak olan bizim “Kızılderili” ya da “yerli” dediğimiz, Amerikalıların “Afro- American” ya da “İndien” dediği  Leonard Pelthier ile 32 yıldır Fransa hapishanesinde yatan Lübnanlı komünist George İbrahim Abdallah var.

Geçen hafta 21 Ekim’de İstanbul Fransa Konsolosluğu önünde 1999 yılında “ceza”sı bittiği halde serbest bırakılmayan Abdallah için “Filistinli Esirlerle Dayanışma Ağı”nın eylemi vardı.

27 Ekim’de de Hepatit C hastası olmasına rağmen tedavisinde zorluk çıkarılan Abu Jamal için eylem yapıldı. Eski Kara Panterler Üyesi, ABD’li Gazeteci Mumia Abu Jamal’ın tutukluluğu, 9 Aralık 2016 tarihinde 35’inci yılına girecek. Konuyla ilgili, “Mumia Abu Jamal, ‘Sessizlerin sesidir’, tüm sömürülenler ve ezilenler adına konuşur, Mumia’nın savunması için tüm yasal girişimleri destekliyoruz ancak kapitalist mahkemelerde adalet olmadığını da biliyoruz. Mumia Abu Jamal’ın Özgürlüğü için Emek Hareketi Komitesi (LAC) emekçilerin kitlesel eylemlerine odaklanmaktadır” denilen ortak açıklamada Mumia’nın ailesi ve arkadaşlarının yanı sıra, (…) onlarca kitle örgütünün imzası bulunuyor.” (Evrensel, 22 Ekim 2016)

Kızılderili lideri ve ressam olarak anılan, Leonard Pelthier için de dünyanın dört bir yanında yıllardır dayanışma eylemleri yapılıyor. Pelthier 1975 yılından bu yana, hükûmetin bile, cezalandırıldığı suçu aslında kimin işlediğinin bilinmediğini defalarca açıklamış olmasına karşın, ABD'nin Kansas eyaletindeki cezaevinde tutsaktır. Biyografisini “Hapishane Yazıları: Yaşamım Benim Güneş Dansımdır” ismi altında yayımlayan Peltier’in şiirleri de bulunmaktadır.

Acılar yarıştırılmaz ancak Leonard Pelthier, Mumia Abu Jamal ile Corc İbrahim Abdallah isimleri Cuma Özkan, Hasan Gülbahar ile birlikte anılmalıdır. Dünyanın öbür ucunda da olsa dayanışma eylemlerinde “özgürlük ve eşitlik” idealleri için çeyrek asırdır tutsak olan bu insanların isimleri beraber yazılmalıdır. Eğer varsa onlar gibi, bu idealler uğruna çeyrek asırdır tutsak olan bir başkası onun da adı listeye eklenmelidir.

Ve ne büyük eksikliktir ki Cuma Özkan, Hasan Gülbahar’ın adları Leonard Pelthier, Mumia Abu Jamel ve Corc İbrahim Abdallah için kampanya düzenleyen uluslar arası kurumlar tarafından ve örneğin ABD ve Fransa ilerici çevrelerince bilinmemektedir. Bizim coğrafyada ise Hasan Gülbahar’ın adı basında yer almıştır ama Cuma Özkan’ın 33 yıldır tutsak olduğu hâlâ  bilinmemektedir.

12 Eylül faşizmine giden yolları döşeyen AKP’nin ilan ettiği OHAL nedeniyle hangi konuyu yazacağımızı, hangi haksızlığa, hayâsızlığa, baskıya karşı tavır alacağımızı şaşırdığımız oluyor. Ama tüm sol- sosyalist – yurtsever basının, kurumların, devrimci demokrat kamuoyunun bu konuda, bu trajedi hakkında daha çok ses çıkarması gerekmez mi?

Cuma Özkan’ın hapishaneden yolladığı, mektubundan bir bölüm aktararak tamamlıyorum diyeceklerimi. Mektubun bütününü “Ben çıkana kadar büyüme e mi... “ adlı kitabımdan okuyabilirsiniz:

“12 Ekim 1980 yılında tutuklandım. Üç ay gözaltında her türlü işkenceyi gördüm. Daha sonra Adana Askeri Mahkemesinde idam cezası aldım. Yaşımın küçük oluşundan cezam 20 yıla indi. 1989 yılın başlarında tahliye oldum. 3.5 yıl dışarıda kaldım. 1993 yılında yeniden tutuklandım. O günden bu yana cezaevindeyim. (…) ben 1993 yılında tutuklandıktan üç ay sonra kızım dünyaya geldi. 20 yıldır annesiyle birlikte beni yalnız bırakmadılar. Yozgat, Konya, Malatya, Antep Cezaevlerinde kaldım. Kızım Şehriban ve Annesi yaz - kış demeden, ekonomik sıkıntılarıyla birlikte hep yanımda oldular. Şimdi kızım üniversiteye gidiyor. Ben halen zindandayım. 1993 yılından bu yana eşim ve kızım hep peşimden geldiler. Kızımın bebekliğini cezaevinde gördüm. İlk yürümeye başladığında ziyaretime getirmişlerdi. Kapalı görüşlerde çocukları hükümlülerin bulunduğu bölüme bırakıyorlardı. 1-15 çocuk benim bulunduğum tarafa geldi. Tüm çocuklar baba-amca ya da dayılarıyla buluşmuşlardı. Ama ortalıkta ağlayarak dolaşan sonra tek başına duvar dibine gidip oturan bir çocuğa sahiplenen kimse olmamıştı. Ortalık çocukların sevinç çığlıklarıyla çınlıyordu. Daha sonra benim kızımın da gelen çocuklar arasında olduğunu öğrendim. Gidip gardiyana ve orada olan arkadaşlarıma sordum. Gelen çocukların hepsinin bunlar olduğu söylendi. Ağlayan çocuğun yanına gittim sakinleştirmeye çalıştım ama nafile. En sonunda kucağıma alıp görüş kabinine götürdüm ve annesine “bu kız Şehriban mıdır” diye sordum. Evet, cevabını alınca heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Kızım da annesini görünce cama vurmaya başladı. İlk kez baba olarak çocuğumu kucağıma alıp öptüm. Gözyaşlarını mendilimle sildim…

Ve emin ol Okay, gözyaşlarını sildiğim mendili 15 yıldır yıkamadan yanımda taşıyorum. Bunu ilk kez söylüyorum. Ama insanız işte. Devrimcilerin de duyguları vardır değil mi?”

29.10.2916

Kaynak:

Adil Okay, Ben Çıkana Kadar Büyüme e mi… Notabene yayınları, Ankara, 2013.

Abu Jamal için 27 Ekim’e çağrı, Evrensel gazetesi, 22 Ekim 2016.

www.gorulmustur.org

Wikipedi, Özgür Ansiklopedi.

Not1: Yazının kısa hali 29 Ekim 2016 Tarihli Evrensel gazetesinde yayınlanmıştır.

Not2: Hasan Gülbahar ve Halil Gündoğan halen Tekirdağ 2 No’lu F tipi, Cuma Özkan ise Gaziantep H Tipi Hapishanesindedir.