AKP Türkiyesi: Yaşlı ve hasta tutsak elleri ayakları kelepçeli halde son nefesini verdi!

Alayumat: Cezaevinin Apê Koçer'iydi

Elleri ve ayaklarından kelepçelenmiş şekilde yaşamını yitiren 65 yaşındaki Koçer Özdal ile birlikte kalan gazeteci Erdoğan Alayumat, "Hücrede hastalandı. Revire çıktığında ağrı kesici ve antibiyotik hap verilerek hücresine geri gönderildi. Sonra kanser teşhisi konulmasına rağmen uzun süre tedavisi yapılmadı" dedi.

 

Hayatının son 4 yılını cezaevinde geçiren, yakalandığı mesane kanserine yenik düşüp dün el ve ayakları kelepçeli bir şekilde yaşamını yitiren 65 yaşındaki Koçer Özdal, 2015 yılında oğlu Savcı Özdal ile birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 

 

Özdal, oğluyla birlikte Muş E Tipi Cezaevi’nden 2016 yılının sonlarında sevk edildi. Oğlunun yeni adresi Tokat E Tipi Cezaevi olurken kendisi de Samsun Bafra T Tipi Cezaevi'ne gönderildi. 

 

Bafra T Tipi Cezaevi'nde kendisiyle birlikte kalan ve kısa bir süre önce tahliye edilen kapatılan dihaber muhabiri Erdoğan Alayumat, Özdal ile yaşadıklarını anlattı. 

 

'ZOR KOŞULLARDA HAREKETLİYDİ’ 

 

Özdal'a dair “Biz gençleri cebinden çıkarır. Fiziki anlamda yaşlı olabilir, ancak ruhu genç kalmış bir arkadaşımızdı. Onun hiçbir zaman somurttuğunu görmedim. Sürekli güleç yüzüyle cezaevinde bulunan tüm arkadaşların neşe kaynağıydı” diyen Alayumat, cezaevinin rutubetli ve zor koşullarında sürekli hareketli olduğunu söyledi. Alayumat, "Sabahları tüm arkadaşları etrafına toplar ve her biriyle şakalaşır ve sonra da çift kale maç yaparak yaşına rağmen kendisinden beklenmeyen bir çeviklikle spor yapardı. Hiç kimsenin oturmasına izin vermeyen Özdal, cezaevinde spor ve diğer faaliyetlere katılmayan tüm arkadaşları da eleştirirdi" dedi.

 

‘CEZAEVİNİN APÊ KOÇER'İYDİ’ 

 

Özdal’ın cezaevindeki yaşamın tüm zorluklarına katlandığına şahitlik ettiğini söyleyen Alayumat, kendisiyle birlikte aynı koğuşta kalan hiçbir tutuklunun yılgınlığa, moral bozukluğuna girmesine izin vermediğini kaydetti. Alayumat, “O, cezaevinin Apê Koçer'iydi. Koğuşta bulunan hiçbir arkadaş kendisinin soyadını bilmezdi. Herkes O’na Apê Koçer diye seslenirdi. Apê Koçer ismi o kadar kanıksanmıştı ki cezaevi idaresi bile kendisine böyle seslenirdi. Onunla değil on yıl, yüz yıl yatılırdı” dedi. 

 

‘HÜCREDE BİLE NEŞE KAYNAĞIMIZDI’ 

 

Cezaevine girdikten kısa süre sonra cezası onaylanan Özdal'ın, tek kişilik hücreye konulduğunu dile getiren Alayumat, şöyle devam etti: “Apê Koçer’in cezasının onaylandığını duyunca tüm koğuşta ölüm sessizliği oldu. Kimse bir şey diyemiyordu. Bu atmosferde yine bizim imdadımıza Apê Koçer yetişti. Yaydığı moralle içine düştüğümüz karamsarlığı sildi. Onu hücreye uğurlarken son söylediği söz hep aklımda kaldı. Kapıdan çıkarken bize döndü ‘İşte beni şimdi zindana götürüyorlar.’ Kendisiyle sürekli haberleşiyorduk. Hücrede bile bizim neşe kaynağımızdı.” 

 

TEK BAŞINA 2 YIL HÜCREDE KALDI 

 

Alayumat, Özdal’ın, hücreye konulduktan sonra 2 yıl boyunca tek başına yaşamak zorunda kaldığını, okuma yazması olmadığını, kendi kişisel ihtiyaçlarını karşılayamadığını, revir, kantin ihtiyaçlarını dilekçe yazarak bildirmesi yönünde cezaevi idaresince sürekli dayatma yapıldığını ifade etti. Alayumat, okuma yazması olmadığı için Tokat Cezaevi’nde bulunan oğlunun yanına sevk talebini sözlü yapan Özdal’ın bu isteğinin sözlü söylediği için dikkate alınmadığını kaydetti. 

 

‘UZUN SÜRE TEDAVİSİ YAPILMADI’

 

Alayumat, şöyle devam etti: "Hücrede kaldığı süre boyunca hastalanan Özdal, çoğu zaman revire çıktığında ağrı kesici ve antibiyotik hap verilerek hücresine geri gönderildi. Hücrede hastalığı ilerleyen Özdal, tuvaletini yapamayınca hastaneye sevk edildi. Hastanede mesane kanseri teşhisi konulan Özdal’ın böbreklerinin de iflas ettiği öğrenildi. Kanser teşhisi konulmasına rağmen uzun süre tedavisi yapılmadı. Kanser tüm vücuduna yayıldıktan sonra Özdal cezaevindeyken ameliyat edildi; ancak ameliyat edildikten sonra kendi kendine bakacak durumu yoktu. Cezaevinde bulunan arkadaşlarının isteği ve cezaevi idaresiyle yapılan görüşmelerden sonra koğuşa alındı. Koğuşa alındıktan sonra her gün diyalize giren Özdal, hastalığının daha fazla ilerlemesinden sonra Ankara Numune Hastanesi'ne sevk edildi. 

 

YATAĞA KELEPÇELENEREK TEDAVİSİ YAPILDI

 

Özdal'ın, 'hastanede mahkum odası yok’ gerekçesiyle uzun süre tedavisi yapılmadı. Hiçbir müdahalede bulunulmadan haftalarca hastanede kalan Özdal, geçtiğimiz günlerde yoğun bakım ünitesine alınarak tedavisine başlandı. Özdal, burada insanlık dışı muameleyle karşılaştı. Kaldığı odaya kimsenin girmesine izin verilmezken, ailesi ile savcılık izni olmadan görüştürülmedi. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Özdal yatağa ellerinden ve ayaklarından kelepçelendi ve bu şekilde yaşama gözlerini yumdu.”