ANKARA - 12 Eylül döneminde uygulanan tek tip elbiseye karşı Mamak Cezaevi'nde mücadele eden İlknur Kenes, “Bunu kırmanın tek yolu, kitlelerin mücadelesinden geçiyor. Bunun yolu da sokaktır. Sokakta mücadele verilmesi gerekiyor” dedi.
Tek tip elbise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Guantanamo referansı sonrasında yayınlanan son 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) uygulamaya konuldu. Tek tip elbise dayatmasına karşı tutuklular, ilk günden itibaren giymeyeceklerini, yırtıp atacaklarını söyledi.
DİRENİŞ DAYATMAYI ORTADAN KALDIRDI
Aynı zamanda Türkiye’de 12 Eylül ve 12 Mart gibi darbe dönemlerinde uygulanan, daha çok Hitler dönemi uygulamaları ile insanlık hafızasında yer alan tek tip elbiseye karşı çıkılmış ve itiraz edilmişti. Özellikle tutukluların bu konuda geliştirdiği direniş, daha sonra bu uygulamanın ortadan kalkmasına neden oldu.
‘TEK TİP İŞKENCE YÖNTEMİDİR’
1984 Ocak ayında tek tip elbise uygulaması hayata geçtiğinde Mamak Cezaevi’nde bulunan Dev-Yol davası tutuklularından İlknur Kenes, kadınların bu konuda sergilediği direnişi anlattı. Tek tip elbise uygulamasını, “cezası kesinleşmemiş, hüküm giymemiş insanları peşinen mahkum etmek” olarak nitelendiren ve bunu “bir darbe pratiği” olarak vurgulayan Kenes, “12 Eylül döneminde devrimcilere tek tip giydirerek onların kişiliklerini, varlıklarını biçimsel olarak yok etmenin bir yolunu aradılar” dedi.
Uygulamayı, işkencenin bir yöntemi olarak gördüğünü ve zaten işkenceyle geliştiğini belirten Kenes, şunları dile getirdi: “İlk başlarda kadın tutsaklara yönelik tek tip elbise dayatması söz konusu değildi. Ama Dev-Yol yargılaması tatile girer girmez bunu fırsat bilerek tek tipi erkek tutsaklara dayattılar. Daha önce böyle şeyler kulağımıza geliyordu. Tutsakların havalandırmaya çıkarılarak üstlerinin başlarının yırtıldığını, bir tutsağın üzerine 40 askerin üşüşmesini ve işkence yapmasını gördük izledik. Tutsakları kış günü kelepçeleyerek üzerlerindeki don-atletle soğukta bekletildiklerini üzerlerine su döküldüğüne şahitlik ettik.”
Özellikle erkek tutuklulara yapılan işkencelerin kendilerine izletildiğinin altını çizen Kenes, tutuldukları koğuşun pencerelerinin erkeklerin bulunduğu havalandırmaya açıldığı için yaşananlara rahatlıkla tanıklık ettiklerini söyledi.
‘UYGULAMALARA DİRENİŞLE CEVAP VERDİK’
Kenes, bu dayatmalara direnişle cevap verdiklerini belirterek, “Ardından açlık grevleri geldi. Bu grevler bizim cezaevlerimizde 42 gün sürdü. Kadın tutsaklar da buna destek verdi” diye konuştu. Kadınların başından itibaren bütün askeri uygulamalara karşı direnişle cevap verdiklerinin altını çizen Kenes, “Bu yüzden kadın tutsakların üzerinde zaten sistematik olarak baskı, işkence vardı. Bu işkenceler uzun süre yürütülüyordu” dedi. Kenes, kadın tutukluların direnişi bilindiği için tek tip elbisenin ilk olarak kadınlara dayatılmadığını söyledi.
‘MÜCADELENİN YOLU SOKAK’
Kenes, konunun yeniden gündeme gelmesinin kendisini fazlasıyla etkilediğini, o dönem yaşadığı işkenceleri hatırladığını belirterek şöyle devam etti: “Bunun yeniden gündeme gelmesi, beni fazlasıyla etkiliyor. 30 yıl sonra yaşadıklarımı yeniden yaşıyorum. Neler olabileceğini az buçuk tahmin edebiliyorum. Bugün cezaevlerinde baskılar, yönelimler zaten var. Tarsus’ta kadın tutsaklara yapılan işkenceleri biliyoruz. Tek tip elbiseyle bu baskılar katmerleşecek. Her açık faşizm döneminde cezaevindeki baskılar ve saldırılar yükselir. Devrimcilere, Kürtlere, muhaliflere yönelik baskı ve saldırılar artar. Bugün biz bir açık faşizm yaşıyoruz. Bunu kırmanın tek yolu, kitlelerin mücadelesinden geçiyor. Bunun yolu sokaktır. Sokakta mücadele verilmesi gerekiyor.”
- 5 gösterim