TUTSAK CİHAN KARAMAN’IN KORONA GÜNLÜĞÜ: "Havalandırma kapılarının kapanmasına bir saat kalmışken, ben kendimi içeri attım ve mektup yazıyorum. "

 

 

 

“Her sabah saat 6 deyince “ tatlı” uykumdan uyanıyorum! Havalandırmamızı işgal eden kanatlı çalar saat dostlarım neden oluyor buna. Seviniyorum. Eskiden sesleri çıldırtırdı ama alıştım. Çünkü onlar Her şeye inat varlıklarını sürdürme azmi ile yaşıyorlar. Ne tel örgüler, ne de duvarlar, onların yeni hayatlarla dünyayı şenlendirmesini engelleyemiyor.”

 

Cihan Karaman

1 No'lu F Tipi Hapishane C.103

Tekirdağ



 

26.05.2020

Sevgili Adil OKAY,

Merhabalar…

Selam ve sevgilerimi yolluyor, iyi olmanızı umut ediyorum? Bizler gayet iyiyiz, iyi olmaya çaba sarf ediyoruz.

Havalandırma kapılarının kapanmasına bir saat kalmışken, ben kendimi içeri attım ve mektup yazıyorum. Yemek sonrası voltamı attım, dinlencedeyim. İnsan mektup yazarken bile ruhen dinleniyor... 

Her sabah saat 6 deyince “ tatlı” uykumdan uyanıyorum! Havalandırmamızı işgal eden kanatlı çalar saat dostlarım neden oluyor buna. Seviniyorum. Eskiden sesleri çıldırtırdı ama alıştım. Çünkü onlar Her şeye inat varlıklarını sürdürme azmi ile yaşıyorlar. Ne tel örgüler, ne de duvarlar, onların yeni hayatlarla dünyayı şenlendirmesini engelleyemiyor.

Ne diyordum? Erkenden uyandırıyorlar ama “tatlı”  uyku vazgeçemiyorum. Saat yediye çeyrek kalaya kadar devam ediyorum.  Kuşlar ise bu süreçte yuvada aç bekleyen mini mini yavrularını beslemekle meşgul oluyorlar. Şu anda havalandırmamızı Bir serçe yuvası şenlendiriyor. Etrafta ise Kargalar ve sığırcıklar var. Sığırcıklar demişken,  onların sesini duydu mu hiç? İlk duyduğumda şaşırdım! Çok güzel ve farklı türden sesler çıkarıyorlar. Bazılarının tüyleri parlak oluyor Ayrıca. Kırlangıçlar var yine onlar da gökyüzünde dans ederek seyir zevki sunuyorlar. 

Saat yediyi vurduğunda çayımızı demlemiş oluyorum. Yarım saatin ardından kahvaltı başlıyor. Sekize doğru havalandırma kapınız açılıyor.  Korona tüm düzeni değiştirdi. Eskiden kapılar sekiz öncesi pek nadir açılırdı. Ama şimdi Neredeyse her gün sekiz öncesi açılır oldu. Sonra etrafımıza “ günaydın” diyor, seslerimizi ulaştırıyoruz birbirimize. Sabah voltası faslı 20 dakika sürüyor. Sonrası okuma vs. işi devreye giriyor. Bir saatlik sporla da sabahı,  öğleye havale ediyoruz. TV’siydi, yemeğiydi, çayıydı, gazetesiydi derken  yine akşam oluyor işte.

Ve biz hep içerdeyiz! Şikâyet olsun diye değil.  Alıştık esasen. Şimdi dışarıda insanlar evlerine hapsedilmiş ve yeniye alışmaya çalışıyorlar... Kolay değil. Salgın En çok da yoksul olan kesimi vurdu, vurmaya devam ediyor. Yeni dönemde işten çıkarmalar yaygınlaşacak. Yeni zamlar devreye girecek. Ve her yapılan şey büyük,  süslü cümleler kurularak “başarı”  diye pazarlanacak!  Ama çalışmayan, evinde karnını  duyuramayan milyonların o perişan hali görülmeyecek!  Ya da zoraki çalışmak zorunda olan emekçilerin sağlığı içe sayılacak! Güzel şeyler de oluyor elbet. Dayanışma adımları ( devlet destekli olmayan) da atılıyor. İnsanlar birbirlerine yardımcı olmak için çareler üretiyor.

Hayat bazıları için lüks, şatafat, bazıları için kuru ekmeğin bir lokması arasında yaşam buluyor… İnsanların neler yaşadıklarını tahmin etmek zor değil.

Yeni yaşam maalesef gelmiyor buralara!  Hatta yeni yeni burjuva basın okumaya başladık! Bir aydır tedbirler dolayısı ile gazete alamadık. Şimdi yeniden başladı alınmaya. Bahsini ettiğim mektubu  telefonda ablama sordum,  haberi olmuş ve büyük ilgi görmüş. Sizlerin varlığı ile sizlerin dayanışma ruhu ile bizler burada daha güçlü oluyoruz her zaman! Çünkü sadece içeriden Yapılacaklar ile direncimiz atmıyor. Dışarıdan ne kadar destek alırsak o kadar yükseliyor direncimiz… Varsın egemenler yasalarını değiştirsinler ve bize bir şey çıkarmasınlar. Biz her koşulda direniş safındayız. 

Son dakika voltası atayım dedim ama kapılar kapanmadı. Bu demektir ki,  kapılar Bugünden itibaren 8 de kapanacak. Yaz saati uygulamasına geçilecek.

İki üç hafta önce “parazit” adlı filmi izledik. Digitürk ve D-smart film kanalları var. Güzel filmleri izledik- izliyoruz. TRT 2'de de festival filmleri çıkıyor genelde. Asqhar Fahradi’nin, Cafar Panahi’nin filmleri gayet başarılı. Hanake’nin  filmleri oluyor… Zamanımız akşamları iyi filmler olursa onları izlemekle geçiyor. Parazit’i gayet iyi bulduk. Akılcı bir kurgusu vardı. Sınıf ayrımını Bazı yerlerde net biçimde (filmin genelinde bu var zaten) olarak görüyoruz. Mesela bir sahnede yağmur yağıyor, sel suları burjuva yaşamın olduğu yerde sorunsuz- sıkıntısız akıp gidiyor ve kadın: “Yağmur bütün pislikleri alıp götürdü” diyor. Ardından gelen sahnede ise, biz o pisliklerin yoksulların yaşamını nasıl altüst ettiğini, selin onları nasıl perişan ettiği kareleri ile izliyoruz. “Arakçılar”  adlı filmi izlemiştim… Bu film de gayet güzeldi. Birbirini tanımayan insanların bir aile gibi yaşamaları ve yoksulluklarını paylaşmalarına tanık ediyor bizi…

Kitap okuyor, hikaye vs. yazıyorum. Şu anda yeğenim için üç-dört tane masal yazdım, öyküler yazdım yine. Masalları ilerleyen zamanlarda size de yollayabilirim. 

Dışarıdan çocuk sesleri doluyor  içeriye. Lojmanlar var, çocuklar oyun oynuyor dışarıda. Yavru kuşlar sabahtan beri bağırıp duruyor!  Hiç doymuyorlar. Havalandırmamızın hava trafiği bayağı yoğun çalışıyor. Neyse ki şu vakte kadar kuşların gazabına uğramadık. Farklı bir hücrede arkadaş bombardımana maruz kalmış ve talih kuşu omuzlarına konmuş.

O vakit ben müsaademi isteyeyim. Akşam erken indi mahpushaneye! Kendinize çok iyi bakın. Sevgiyle, dostça, sıkıcı kucaklıyorum. Öykü'yü öpüyorum. Tülin ablaya da selam- sevgiler. Görüşmek üzere! 

 

Cihan Karaman

1 No'lu F Tipi Hapishane

C.103

Tekirdağ





 



Karikatür: Barış İnan