Tarsus kadın hapishanesinden mektup var: "vicdan sahibi olanlara yazmak istedik."

Merhaba Sevgili Adil Hoca,

              İyi olmanızı diliyor, selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Daha önce de Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan ablam Pınar’ın yanına nakil gitmek için sizlere de yazmıştım. Evet, ne yazık ki gidemedim. Tüm başvurularım ne yazık ki yanıtsız kaldı. Bu sefer sadece kendim için değil, genel olarak hepimizin yaşadığı hak gaspları için yazma gereği duydum.

              Pandemi ile birlikte başlayan tecrit, sistematik bir şekilde her gün yaşamımızı felç edecek şekilde yasaklarla geçiyor. Her gün yeni bir hak ihlali ile uğraşıyoruz. Birkaç metrekareliğe sığdırılan yaşamlarımızı farklı kılacak tek şey kitaplarımızdır. Son uygulamalarda koğuş içinde sadece 10 adet bulundurabileceğimizi, geri kalan kitaplarımızı ise ailelerimize vermemizi, ihtiyaç duyarsak şayet ailelerin kargo yoluyla bize gönderebileceklerini ilettiler. Her birimiz günde bir kitap bitiriyoruz. Kaldı ki bir araştırma, inceleme için birkaç kaynaktan yararlanmak zorunda kalıyoruz. Bunun yanı sıra her birimizin aileleri çok uzak şehirlerde ikamet ediyorlar. Bu ekonomik krizde bize bakmaları yetmiyormuş gibi her hafta ekstra masraf yapıp dışarıdan kargo ile kitap gönderecekler ve biz de onları almak için yanımızdaki diğer 10 kitabı değiştirip tekrar eve kargo ile göndermek zorunda kalacağız. Oysaki ben 12 yıldır cezaevindeyim. Siverek Urfa Cezaevi’nde de benzer 10 kitap uygulaması vardı. Fakat geri kalan tüm kitaplarımız için idare tarafından bir yer temin edildi ve orada muhafaza ediliyordu. Biz her hafta dilekçe ile istediğimiz kitapları değiştiriyorduk. Bunun gibi birçok cezaevlerinde uygulama böyle. Fakat bu kurum keyfi bir şekilde sadece 10 adet kalacak geri kalanlar eve gönderilecek şeklinde bir hak ihlali ile bizi karşı karşıya bıraktı.

              Ayrıca Bakanlığın görüşleri bir buçuk saat yaptığının üzerinden neredeyse 1 yıl geçecek biz hala 1 saat aile görüşü yapabiliyoruz. Yine keyfi aramalar, en ufak bir şeyde tutanak tutmak, olmadık şeylere tutanak tutup hücre cezaları vermek son zamanların uğraşısı olmuş hepimiz için. Gelen-giden posta (mektup)larımıza el koyuyorlar. Gerekçe toplu gönderme vb. şeylerle engelleniyor. Şöyle bir örnek vermek gerekirse Kayseri Kadın Kapalı’dan gelen bir mektup tarafıma kişi birden fazla kişiye yazmış gerekçesi ile verilmedi. Kayseri’den sorunsuz çıkan mektup burada sakıncalı bulunuyor. Bunun gibi birçok örnek var.

              Kanunun 8. maddesi gereğince “iyileştirme faaliyetleri kapsamında kendi arkadaşlarımla görüş yapma ortak sohbet alanına çıkma hakkım olduğu halde ve bu kurumda 6 ay boyunca bu hakkımı kullandırtıp sonra bir gün hiçbir gerekçe gösterilmeyerek bana hak olarak tanına bu hakkı keyfi bir şekilde engelledi.

              Yine bazı arkadaşlarımızı gerekçesiz bir şekilde ailelerinden çok uzak cezaevlerine sürgün gönderdiler. Sürgün politikası bir cezalandırma yöntemi olarak daima karşımızda duruyor.

              Tüm bu sorunlarımızı çözmek için bir muhatap arayışımız günleri bulabiliyor. Görüşmeler yapıldığın da ise çözümsüz bırakılıyor.

              Revir konusunda da son zamanlarda iki-üç haftayı buluyor çıkmalarımız. Dilekçelerimize cevap verilmiyor, iki hafta sonra çok acilse durumunuz ona göre alacağız deniliyor. Bu ve bunlar gibi yaşamımızı olumsuz etkileyen birçok hak ihlali oluyor. İlgili kurumlara tüm hukuki haklarımızı kullanarak başvuruyoruz fakat sonuç değişmiyor.

              Tüm bu yaşadıklarımızı ilgili muhataplar dışında herkesten, tutsaklara sahip çıkmaları, hak ihlallerini durdurmaları için vicdan sahibi olanlara yazmak istedik.

            Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Emeğiniz için teşekkürler.

Selam ve sevgiler

Ayten TİKİT

Kadın Kapalı Cezaevi

Tarsus/MERSİN