İdare ve Gözlem Kurulları alarm veriyor!

Kitap okumak: Bir cezaevinde bir mahpusun tahliyesi çok kitap okuyor denilerek ertelendi. Bir başka cezaevinde ise bu gerekçe, söz konusu mahpusun az kitap olduğu şeklindeydi. Oysa içeriye giren kitaplarla ilgili kota ya da kuralları cezaevi idaresi belirliyor.

Su kullanmak: Bir cezaevinde mahpusun temizliğine dikkat etmediği iddiasıyla tahliyesi ertelenirken; bir başka cezaevinde tahliyesi ertelenen mahpusun çok su kullandığı iddia ediliyordu. Oysa çoğu cezaevinde su kotası var. Mahpuslar eğer fazla su kullanırsa, su zaten otomatik olarak kesiliyor.

*** 

Böylesi bir boşluğu mahpusların yararına kullanmak isterim. Son iki buçuk yıldır cezaevinde uygulamaya konulan “İdare ve Gözlem Kurulları” sadece bugünlerde büyük sorunlara yol açmakla kalmıyor; aynı zamanda on yıllara yayılacak kişisel düşmanlıklara yol açacağa benziyor.

Hüseyin Aykol

Dokuz günlük bayram tatili sonrasında TÜİK’in aylık enflasyon oranını geç açıklaması gibi cezaevlerinden gönderilen mektupların bana ulaşmasında aksaklık yaşandı ve bana bu hafta hiç mektup ulaşmadı.

Böylesi bir boşluğu mahpusların yararına kullanmak isterim. Son iki buçuk yıldır cezaevinde uygulamaya konulan “İdare ve Gözlem Kurulları” sadece bugünlerde büyük sorunlara yol açmakla kalmıyor; aynı zamanda on yıllara yayılacak kişisel düşmanlıklara yol açacağa benziyor.

Herhangi bir ‘suç’ işlediğine mahkemelerce karar verilen kişi -tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de- hapse konuluyor. Hapishaneler işlendiği iddia edilen suçların ağırlığına göre, uygulanan tedbirlerin sıkılığına göre değişik türlerde olabiliyor.

Hapse konulan kişinin cezaevinde uyması gereken kurallar var. Elbette devletin söz konusu kişiyi asgari düzeyde de olsa karnını doyurması ve gerekli sağlık hizmetlerini vermesi gerekiyor. Bu kurallar, zaman zaman güncellense de 5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da belirlenmiş durumda.

5275 sayılı kanun, mahpuslara cezaevinde hangi kurullara uyması gerektiği; bunlara uymazlarsa kendilerine hangi disiplin cezalarının verileceği, söz konusu cezaların sayısı neyi aşarsa, infazın yanacağı ve bu takdirde cezanın tümünü cezaevinde geçireceklerini belirlemiştir.

Tüm yasalar gibi, 5275 sayılı kanunun uygulanması için kimi yönetmelik ya da tüzükler de çıkarılmıştır. Tutuklanarak bir cezaevine gönderilen mahpusun hücrede mi, yoksa birkaç kişinin kaldığı odaya mı konulacağı; hangi kişilerle birlikte kalabileceğini ayrıntılı belirleyen Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri’yle ilgili ilk yönetmelik 2005 yılında çıkarılmıştı.

Bu yönetmeliğin iyice ayrıntılandırılmış güncel hali 1 Ocak 2021 günü yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğin tam adı şöyle: Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik…

Bu yönetmelik 2020 yılı yaz aylarına doğru Meclis’te görüşülürken, insan hakları örgütleri çok itirazda bulunuldu; ancak yönetmeliğin 2021 yılı başında yürürlüğe gireceğinden olsa gerek, galiba yeterince kamuoyu uyarılamadı ve hatta aydınlatılamadı.

Ancak yönetmelik 2021 yılında yürürlüğe girince, kamuoyu konunun vehametinin farkına varmaya başladı. Cezasının tümü 36 yıl olup, 30 yıl yattıktan sonra şartlı olarak tahliye edilmesi gereken müebbet hapis almış kişilerin tahliyesinin 6 ay ertelenmesi kararları ilgilileri şoke etti.

Söz konusu kişiler, zaten haksız yere ceza aldıklarını düşünürken; şimdi de şartlı tahliyelerinin ertelenmesine isyan ettiler haklı olarak. Bu konular çok şikayet aldı ve haber yapıldı. Dahası Meclis’te sık sık dile getirildi. Bunun üzerine “her altı ayda bir değil, üç ayda bir değerlendirme yapılsın”, denilerek yönetmelikte 10 Kasım 2021 günü bir değişikliğe gidildi. Oysa sorun üç ya da altı ay sorunu değil, sorun kuruldaydı.

Söz konusu yönetmelik gereği kurulan ve neredeyse tamamı hukukla ilgisi olmayan kişilerden oluşturulan İdare ve Gözlem Kurulu üyeleri, bunca yıl cezaevinde kalmış insanların her birinin daha da fazla cezaevinde tutulmasına neden olan toplantılar peşindeydiler.

Yönetmelik 2.5 yıldır yürürlükte ve her birinin şartlı tahliyesi -en az 3 ay olmak üzere- birkaç kere ertelenmiş mahpusların sayısı 200’ü aştı. Şimdi sorulması gereken soru şu: Hukukla ilgili olmayan söz konusu kurul üyeleri hangi saikle mahpusların şartlı tahliye günlerini erteliyor?

Bu saik, her toplantı için alınan huzur hakkı ücreti olabilir mi? Aynı kişi hakkında ne kadar çok toplantı yapılırsa, o kadar çok para almak, belki size güzel bir ek gelir, ek maaş olabilir ama hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

Her toplantı için huzur hakkı adı altında para alan kurul üyeleri, mahpusun şartlı tahliyesini niçin ertelediklerine dair gerekçeler buluyorlar; uyduruyorlar. İsterseniz ‘gerekçelerin’ birkaçına değinelim:

Kitap okumak: Bir cezaevinde bir mahpusun tahliyesi çok kitap okuyor denilerek ertelendi. Bir başka cezaevinde ise bu gerekçe, söz konusu mahpusun az kitap olduğu şeklindeydi. Oysa içeriye giren kitaplarla ilgili kota ya da kuralları cezaevi idaresi belirliyor.

Su kullanmak: Bir cezaevinde mahpusun temizliğine dikkat etmediği iddiasıyla tahliyesi ertelenirken; bir başka cezaevinde tahliyesi ertelenen mahpusun çok su kullandığı iddia ediliyordu. Oysa çoğu cezaevinde su kotası var. Mahpuslar eğer fazla su kullanırsa, su zaten otomatik olarak kesiliyor.

Sosyal faaliyete katılmamak: Bir mahpusun tahliyesinin ertelenmesinin gerekçesinde “mahpus sosyal faaliyetlere ilgi göstermiyor” diye yazılmıştı. Oysa pandemi dönemiydi ve cezaevlerinde sosyal faaliyetlerin hiçbiri zaten yapılmıyordu.

Aslında sözü uzatmaya gerek yok! Amaç, mahpusu mümkünse daha fazla süre boyunca cezaevinde tutmak ve bunu sağlamak için toplantı üzerine toplantı yapmak olmalı. Sonra, her toplantı için de gelsin paralar!..

Ceza indirimi söylentileri

Bu köşemizin okurları arasında adli mahpuslar da bulunuyor. Onlar bana seçimler öncesinde sık sık genel af olur mu, olacak mı, diye sorup durdular. Ben de bunca yıllık gazeteci olarak kesinlikle var, demiştim:) Ancak seçimler öncesi estirilen anti mülteci, anti HDP propagandası yüzünden, genel af ya da ceza indirimi konuşulamadı. Yani ben yanıldım.

Yerel seçimlerde geçen sefer kaybettiği büyükşehir belediye başkanlıklarını yeniden kazanmak isteyen iktidarın iyice yoksullaşan kesimlere bu kez bol keseden para dağıtması mümkün olmadığı için cezaevlerinin biraz boşaltılması iktidara ciddi bir oy getirebilir. Nitekim covid pandemisinden etkilenmesinler diye denetimli serbestlikle tahliye edilen 120 bin civarındaki adli mahpusun cezaevlerine geri çağrılması sürekli olarak erteleniyor.

Bu yüzden, 29 Ekim’de yani cumhuriyetin 100. yıldönümde yürürlüğe girecek bir ceza indirimi için formül arayışları başlamış galiba. Bu konuyu zorlayan hususlardan birisi de, cezaevlerinin aşırı dolu oluşu. Nitekim 296 bin kapasiteli 407 cezaevinde bugünlerde 360 bin mahpus bulunuyor. Yani 60 bin mahpusun yatacağı kendine ait yatağı yok. Nöbetleşe yatıyorlar. Dahası siyasi mahpusları diğer mahpuslardan tecrit etme amacıyla koydukları ücra köşelerdeki odalar hınca hınç dolu durumda.

Kaynak: Yeni Yaşam