Tutsak yazar Resul Kocatürk'ten mektup var: "bu tür etkinliklere öncülük yapan, emeğini katan herkese bir kez daha içtenlikle teşekkür ediyoruz"

“Şu an saat gecenin yarısına dayandı ve gün benim için olağanın ötesinde hareketliydi. Hatta verimliydi de denilebilir. Sabah 7.00 gibi kalktık ve kahvaltı vs. sabah işlerini havalandırma kapısı açılıncaya kadar (08.00 de acıkıyor ve sayım alınıyor aynı anda) bitirdik. Yarım saat voltadan sonra 10.00’a kadar okumalar yaptım. On kahvesi ardından haftalık hücre temizliğini (baştan aşağı yıkama, toz alma vb.) bitirdik ve öğlene kadar kalan zamanı yazarak geçirdim. Öğlen sonrası ekstradan revir araya girdi ve ardından spordu, duştu ve biraz bağlama tıngırdatmaydı derken havalandırma kapıları kapanmadan önce (19.00 gibi kapanıyor) yoldaşlara ve komşularımıza semaver tostu bile yaptım:) Edirne F’den Antalya S-Tipine sürgün götürülen Suat yoldaşıma faks ve şimdi sana mektupla yapmış oldum. Sevgili Tülin ve Öykü arkadaşlarımıza bolca selamlar.”

Sevgilerimle

Resul KOCATÜRK

F Tipi Hapishane C-10

Hacılar/KIRIKKALE

***

 

01.11.2022

Adil Hocam Merhaba,

                Buralarda Bozkır’ın ayaz mevsimi başladı. Kızılırmak’ın hemen yakınında taş eksen yeşerecek denli verimli toprakların orta yerine hançer gibi saplanmış beton yığını içerisinde son yaz’ın kış’ı müjdeleyen ayazını hissetmeye başladık. Böyle olunca günden güne kürklerimiz de kalınlaşıyor. Omuzlarımıza çöken ağırlığı da cabası! Yaşamım boyunca hiç mi hiç sevemedim kat kat giyinip kuşanmayı. Galiba “ayı” cinsinden değilim ben! Daha çok komünal toplumda doğal kürkleriyle yaşayan ilk atalarımıza yakınım! Hatta bizum hamsi paluğu cinsine daha yakınım sanki (!) Vesselam doğalı seviyorum. Dolayısıyla şimdiden Sevgilim Bahar’ı özledim bile! Nasıl özlemem?! Karşılıksız çıkarsız seviyoruz birbirimizi! Çok güçlü o! Ne kat kat labirent duvarlar tel örgüler demir kapılar, ne de silahlar bombalar militaristler durduramıyor onu. O muhteşem elleriyle yanaklarımı okşamasını, yaşam veren nefesiyle saçlarımı dağıtmasını engelleyemiyor…

                Nasılsınız? Dilerim sağlığınıza dair bir sıkıntı yoktur! İyi olmanız dileklerimizi iletiyorum. Kimi sağlık sorunlarım(ız) olsa da genel anlamda gayet iyiyiz. Gerçi içerisi ve dışarısı halleri kötü olmak gibi bir hak da tanımıyor bize(!) Baksanıza morallerimizi bozmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar! Şebnem hocaya yapılanlara ne demeli?! Neyi amaçladıkları ortada! Ama bilmedikleri bir şey var o da moral değerlerimizin köklerinin onların tasavvur bile edemeyecekleri denli tarihin derinliklerine indiği. Neolitik komünlerden Spartakistlere, Şeyh Bedreddinlerden T. Müntzerlere, Paris komünarlarından Ekim devrimine uzanan o devasa damardan besleniyoruz moral değerlerimiz olarak. Özellikle de Ekim devrimi gibi bir mirasa sahip olduktan sonra, bu mirasın taşıyıcıları ve yeni Ekimlerin serüvencileri olarak morallerimizi bozabilmeleri söz konusu bile değil. Hep birlikte iyiyiz vesselam!

                En son ‘İçeride Dışarıda…’ adlı sergimize davet metnini göndermiştiniz ve ben de sergi adresine (Karşı Sanat) 22.09.2022 tarihli olarak faks göndermiştim. Umarım elinize geçmiştir. Davetiye metni içeriğinden anlıyorum ki sergi bir hayli kapsamlı ve zengin bir içeriğe sahip. Metnin giriş şiiri, serginin nasıl bir niteliğe sahip olduğunu güçlü bir şekilde işaret ediyor zaten. Beynine, yüreğine ve eline sağlık. Sergiyi bir hayli merak ediyorum açıkçası. Sergide yer alan çalışmaları, başka nerelerde sergilendikleri, yapılan değerlendirmeleri vb. daha önceki etkinliklerin haberlerini Evrensel, Y. Yaşam gibi gazetelerden belli oranda da olsa takip edebiliyordum ve az çok fikir oluşturabiliyordum. Son iki seneden beri söz konusu gazeteleri takip etmemiz engellendiği için bu vb. gibi gelişmelerden mektup düzleminde özel olarak yazan arkadaşlarımız olursa haberdar olabiliyoruz. Bizim haberdar olmamız engellense de bizden haberdar olanları çoğaltan bu tür etkinliklere öncülük yapan, emeğini katan herkese bir kez daha içtenlikle teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. İyi ki varsınız!

                Değerli hocam size telefon kartlarına yapılmış birkaç resim ve minyatür şövalyeler gönderdim. Şimdiye kadar elinize geçmiştir diye düşünüyorum. Şu an için toplamda otuz civarında olan bu özgün çalışmalarımın birkaç örneğini sizinle de paylaşmak istedim. İmkansızlıklar içinde kendi yarattığım imkanlar dahilinde yaptığım bu çalışma her bakımdan özgün. Dahası benden önce böylesi bir fikre ulaşıp yapanlar oldu mu bilmiyorum. Gerçi milimetrik ebatta nesnelere dahi resim yapanlar var ama her çalışmanın fikirsel özgünlüğü vardır mutlaka. Benim çalışmamı özgün kılan kullandığım tuval ve minyatür şövalye olması yanında boyu dışındaki bütün malzemelerin geri dönüşüm olması-tuval olarak boşalan telefon kartlarını kullanıyorum. Şövalye malzemesi ile dondurma çubukları ve yemekte nadiren birkaç kez verdikleri çöp şiş (yemeğin adını unuttum iyi mi:) türü bir yemekten arta kalanları kullandım. Maalesef yeterince malzemeye ulaşma olanağım olmadığından şövalye üretimim sınırlı oldu. Dışarıda kolayca üretilebilir tabi. Üretilme koşullarını ne sen sor ne de ben diyeyim! “İhtiyaçlar keşfin anasıdır” ne de olsa değil mi? Fikrin oluşması da dahil tüm üretim süreci esaslı bir öykü konusu aslında! Bu özgün çalışmam hakkındaki görüşlerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum. Resim çalışmalarım bunlarla sınırlı değil tabi. Yağlıboya, suluboya, karakalem üzerine de çalışmalar yaptım zaman zaman. Pandemi süreciyle birlikte aksadı uzun süre. Yeni yeni koşullar tekrar oluşuyor.

(…)

                Şu an saat gecenin yarısına dayandı ve gün benim için olağanın ötesinde hareketliydi. Hatta verimliydi de denilebilir. Sabah 7.00 gibi kalktık ve kahvaltı vs. sabah işlerini havalandırma kapısı açılıncaya kadar (08.00 de acıkıyor ve sayım alınıyor aynı anda) bitirdik. Yarım saat voltadan sonra 10.00’a kadar okumalar yaptım. On kahvesi ardından haftalık hücre temizliğini (baştan aşağı yıkama, toz alma vb.) bitirdik ve öğlene kadar kalan zamanı yazarak geçirdim. Öğlen sonrası ekstradan revir araya girdi ve ardından spordu, duştu ve biraz bağlama tıngırdatmaydı derken havalandırma kapıları kapanmadan önce (19.00 gibi kapanıyor) yoldaşlara ve komşularımıza semaver tostu bile yaptım:) Edirne F’den Antalya S-Tipine sürgün götürülen Suat yoldaşıma faks ve şimdi sana mektupla yapmış oldum. Sevgili Tülin ve Öykü arkadaşlarımıza bolca selamlar.

Sevgilerimle

Resul KOCATÜRK

F Tipi Hapishane C-10

Hacılar/KIRIKKALE