Osman Uludağ'ın "Bir çay da senden olsun" adlı yasal kitabı Bolu hapishanesinde yasaklandı

"Bir Çay Da Senden" adlı kitabınız yerine, 27.12.2021 tarihinde "Eğitim Kurulu Başkanlığı"nca tarafıma bir karar verildi. (...) Bu satırları yazarken jet hızıyla infaz hakimliğinden de kitaba ilişkin karar geldi. Hay gözünü sevdiğim ülkem. Hukuku görüyor musun? Hemencecik hızlı bir şekilde işliyor. Cidden çok duygulandım. Oturup 3 dakika ağladım. Kitaba el konulmasına yönelik infaz hakimliğine başvurur başvurmaz  hakimlik gece gündüz çalışmış.  Kitap kaç sayfa bilmiyorum.  Öyle çok hızlı okuyup incelemişler ki, tüm kitap kesinlikle satır satır okunmuş ve %100 idare haklı bulunmuş."

Burhan Güneş. F Tipi hapishane. Bolu

14-17.01.2022

Sevgili Osman hevalim,

22.12.2021 tarihli mektubunuzu bugün (05.01.2022) tarihinde aldım.

Umarım her açıdan iyisinizdir. Bu ülkede ve bu dünyada ne kadar iyi oluna biliniyorsa.

"Bir Çay Da Senden" adlı kitabınız yerine, 27.12.2021 tarihinde "Eğitim Kurulu Başkanlığı"nca tarafıma bir karar verildi. Kararda kitabın tarafıma verilmemesi yönlüdür. İlginç tespitler var! Misal, kitabın içeriğine yönelik "terör örgütü suçundan hükümlü - tutuklu olarak muhtelif ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin görsellerine ve yaşadıkları hatıralarına yer verildiği" de belirtilmiş. Burada suçmuş. Bunu yeni öğrendim. Bizler hatıralarımızı yasal olarak sizlerle paylaşabiliriz, sizler de paylaşabilirsiniz. Ama bunlar kitap olunca yasak oluyormuş! Lütfen şaşırdığını söyleme. Burası Türkiye. Artık bizi hiç bir şey şaşırtmıyor. Şaşırma duygumuzu yitirmemiz çok kötü. Bir gece dolar 18.000 ken uyuyor, sabaha doları 10.000 şeklinde görmek bile beni şaşırtmamıştı. Dolar 18.000 olduğunda da şaşırmamıştık.

Hem kitap okumak tehlikeli zaten! Kitap okuyacağıma A-Haber izlemem bence daha iyi. Sabah bir saat A Haber izlediğimde ülkemin ne denli güzel bir ülke olduğunu görüyorum. Kitaplar, muhalif gazete ve dergiler moral bozmak dışında ne işe yarıyor? Zaten dergiler içeride yasaklandı. Gazetelerden de bir tek Evrensel kaldı. Onlar da habire cezaevindeki ölümleri, toplumun açlığını, öldürülen kadınları, baskı ve işkenceleri anlatıyor! Bence o da yasaklansın! Misal, geçenlerde bir gazete "içerde beslenen bir terörist daha geberdi" diye haber yapmıştı.  Ah canım, çok duygulandık. Kullanılan dil o kadar sevimliydi ki.

Tabi bu besleme işi de doğru olsaydı bari! Kim kimi besliyor? Bize bedava verilen ne var? Suyu kantinden alıyoruz. Elektriği cebimizden veriyoruz. Verilen her yemeğin kuruşu iaşe bedeli olarak bizden isteniyor. Kantinden aldığımız her ürünün vergisini ödüyoruz. Acaba kim kimi besliyor? Her ürünün ücreti yanında, %8 ile %18 arasında o ürünün vergisini de ödüyoruz. 105 TL alış veriş yapmışım, 13 tl 'si vergi! Toplam 118 tl ödemişim.

Sormuşsun ya 'İyi misin?' diye, çok iyiyim. Üçlü odadaydım. Alerjik astım hastasıydım, odamıza sigara içen bir hevalimizi verdiler. Sigara içilmeyen bir üçlü odaya verilmem yönlü talebim oldu. Bu talep aylarca sürdü. En son uzman doktor ve kurum reviri doktoru sigarasız ortamda kalmam yönlü rapor verince idare beni hücreye aldı! Yani daracık bir tek hücreye. Sen misin rapor alan! Astım hastasına içinde nefes bile almanın zor olduğu bir hücreye. Yasada yeri var mı? Evet, ağırlaştırılmışların tekli hücreye alınmasına yönelik madde var. Üçlü hücrede de havalandırma kısıtlaması getirilip, aynı işlem yapılabiliyordu. Şaşırdık mı? Hayır! Evet, tekli hücredeyim. Sağ ve solumda 25 yılı deviren Mehmet Akpolat ve Vahap Kavak hevaller var. Yani çeyrek asırdır zindandalar. Cezaevlerinde kaldıkları yıllar cezaevinde çalışan kimi gardiyanların  ve hatta tutsakların yaşından daha fazla.

Dayanışma kasasıyla ilgili bir öneri getirmiştim. Ülkedeki yasal mevzuatların bu konudaki "örgüt dayanışması" şeklinde ele alma yönlü kaygınızı dile getirmişsiniz. Buna da şaşırmayız.  Devrimcilere selam vermenin bile suç olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bir de devrimci olması yetmiyormuş gibi bir de Kürt ise çok riskli! Tehlikeli! Yok, işin ilginç yanı bitmek de bilmiyoruz!

Batmanlı bir anne "Siz öldürüyorsunuz, biz inadına doğuracağız. Dördünü öldürdünüz beş daha doğuracağım. "diye haykırıyordu. "Siz"den kasıt hâşâ devletimizi kesinlikle kastetmiyordu! Öyle havaya, ortaya söylüyordu. Zaten kimse üzerine alınmadı.

Meclise de taşınan 90'lı yıllarda bozuk aşıların 'bölgede insanlara vurulduğu, çoğu kadının ve erkeğin kısırlaştırıldığı ispatlanmadı. Aile Planlaması da bunun için devredeydi. Demek "uslanmıyorsak” ...

Geçen Corona için 'bölge'deki insanların aşılardan kaçındığı haberini TV 'de gördüm. Harita gösterilince hep "bölge"miz farklı bir renkte gösterilir. Bir 'embesil ' yorumcu bunu cehaletle, bilinçsizlikle yoruyordu. Aslında yorumunun tarih bilinci yoktu. Halkımızın neler çektiğinden bihaberdi! Yine şaşırmadım, şaşırmadık!

Apé Musa'nın o büyüleyici sesinden dinlemiştim.  Net olmamakla birlikte herhalde Nevzat Çelik'in bir şiiriydi:

"Ve cellat uyandı yatağında bir gece

Tanrım dedi bu ne zor bilmece

Öldükçe çoğalıyor adamlar

Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."

Bu dizeleri her mırıldandığımda halkım geliyor aklıma, ülkem geliyor!

Uğur Doğanay ve Ümit Doğanay kardeşler! Bir de Azamettin Karakoç ile Sabahattin Karakoç kardeşler var Bolu 'da.

Kendisi burada, eşi Bakırköy 'de olan Yahya heval var.

Bu ülkede herkes sağlam bir "dayı" arar. Hep söylerim ben. Benim de sağlam bir dayım var! Van Yüksek Güvenlikli CİK'te! O da ağırlaştırılmış almış. O da tek hücrede. Berzan Güneş'tir ismi. Sağlam dayı bulmak zor. Daye(anne) Van ile Bolu arasında mekik dokuyordu ama artık yaşlandı. Garibim bu pandemide Van nere Bolu nere ! Bir de dayé Batman'da.

Uğur ve Ümit hevaller Kobanê (6-8 Ekim) olaylarından alınmışlar. Kobanê davasının çoğu burda. Çoğunu tanıma imkanım oldu. Olaylarla hiç alakası olmayan gencecik insanlar. En son biri mahkemede ilginç bir ifade vermişti. Devleti de PKK'yi de içeride tanıdığı için, tanıttırdıkları için teşekkür etmişti. Pişmanlığını dile getirmişti. Pişmanlığı ise Kürt Hareketi 'ni bugüne dek tanımamış olması. Bunun için de halkımızdan özür dilemişti. Şaşırdık mı? Hayır! 6-8 Ekim olaylarından tutuklanan ve hüküm verilenlerin çoğu sokakta uyuşturucu ve hırsızlık yapan kişiler. Hiç birinin olayla alakası yok. Delil, görüntü, vb hiç bir şey yok. Bir ifade var. O da zorla aldırılmış. Şaşırdık mı? Hayır! Ama bu insanlar içerde yeniden doğdular. Çoğu okuma yazma bilmiyordu. Şimdi kuantum fiziğini tartışıyorlar. Tarihe, toplumsal cinsiyet sorunlarına kafa yoruyorlar. Onlar da bu uçuruma hayret ediyorlar. Ülkede hiç bir olay failsiz kalmamalı. Birilerine bir suç yüklenilmeli ve dosya kapatılmalıdır. 

Bahtiyar Aydın'ı kim öldürdü? Sözde faili hala içerde. Derin devletin işi olduğu JİTEM belgelerinde ortaya çıkmıştı. Yahu hangi ara siyasi konulara daldım, şaşırdım. Oysa düzenli ilaçlarımı alıyorum. Günde 3×1 aç karnına A Haber izliyorum. Demek iyi dinlemiyormuşum!

Sincan 1 ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli CİK'e sürgün giden hevallerimizi havalandırmaya, revire, telefona ve görüşe çıkarmıyorlarmış. Nedeni ise "Terörist Kimlik Kartı "nı kabul etmemeleriymiş. Cezaevi idaresinin hazırladığı bu "Terörist Kimlik Kartı" olmadan bir yerlere çıkarılmayacaklarmış.  Hevallerimiz yazdı, ben onların yalancısıyım.  "Ömür boyu gün yüzü görmesek de o kimlik kartlarını almayız." demişlerdi. Hevallerimiz sözlerinin erleridirler. Tanıdığımdan söylüyorum. Yoksa kimseyi övdüğüm yok.

Evet, bu satırları yazarken jet hızıyla infaz hakimliğinden de kitaba ilişkin karar geldi. Hay gözünü sevdiğim ülkem. Hukuku görüyor musun? Hemencecik hızlı bir şekilde işliyor. Cidden çok duygulandım. Oturup 3 dakika ağladım. Kitaba el konulmasına yönelik infaz hakimliğine başvurur başvurmaz  hakimlik gece gündüz çalışmış.  Kitap kaç sayfa bilmiyorum.  Öyle çok hızlı okuyup incelemişler ki, tüm kitap kesinlikle satır satır okunmuş ve %100 idare haklı bulunmuş.

Düşünün 29.12.2021 tarihinde baş vurmuşum. Yani Çarşamba günü! 31 Aralık Cuma, 1 Ocak Cumartesi ve 2 Ocak Pazar günleri tatildi!

Dilekçem 29 Aralık 'ta idareye verilmiş. İnfaz bunu işleme koymuşsa 30 Aralık günü (Perşembe günü) infaz hakimliğindedir. 31 Aralık tatil, 1 Ocak Cumartesi ,2 Ocak Pazar, bu günler de tatil. 3 Ocak Pazartesi iş başı yapılmış ve 4 Ocak  Salı günü karar verilmiş! Yani 2 günde hukuk, hak, adalet yerine getirilmiş. Ama ilginç olan şey Eğitim Kurulu Başkanlığı ile infaz hâkimliği kitabı ayrı ayrı incelemişler ama vardıkları sonuç 8 satırla dile getirilmiş ve bu 8 satır her iki kararda da noktası virgülüne aynı! Tek bir kelime değişmemiş.  Düşünsene iki ayrı kurum bir kitapla ilgili bir 8 satırlık rapor düzenliyor.  Hepsi aynı. Bir kelime değişik olmaz mı sence? Her iki kararı da yollayacağım. 

Çıkardığım sonuç ne peki? Aklın yolu bir! İki kurum da "hak" yolunda birleşmiş.  Ağır cezaya itiraz ettim. Jet hızıyla cevap gelir. Hiç merak etmeyin. AYM ve AİHM'e kadar giderim.

Hangi cezaevindeydi, Osmaniye'miydi, hani içeri tabanca sokulup bir mahkum eliyle biri öldürülmüştü hücresinde. Yani, içeriye silah girebiliyor. Hatırlarsan, "Bazı kitaplar silahtan daha tehlikeli" diye ülkemizin en üst merciinden demeç verilmişti.  Siz çok tehlikeli işlerle uğraşıyorsunuz. Kitap basıyorsunuz! Hem de yetmiyor, içerde besledikleri teröristlerin görsellerine yer veriyorsunuz! Vah ki, ne vah!

Orhan Veli 'nin ne güzel bir şiiri vardı:

"Açlıktan bahsediyorsun

Demek ki sen komünistsin

Demek ki bütün binaları yakan sensin

Ankara'dakileri sen

İstanbul'dakileri sen

Sen ne domuzsun sen"

Şiiri eksik yazdıysam ya da unutkanlıktan değişik bir kelime yazdıysam affınıza sığınırım.  Çocukluk hafızamın ürünü. Yoksa ezberden şiir bilmek haddime mi?

Evet, bu dizeleri 60-70 yıl önce kaleme alınmıştı Orhan Veli! Veli'nin oğlu! Bugün komünistlere, "Terörist " diyorlar. Memnun olduk. 

Amed'te taş atmaktan dolayı "içeriye" alınan Ali Menekşe adlı dünya tatlısı bir çocuk gelmişti. Babasını çocukken kaybetmiş, annesi ise babasının kaybından dolayı delirmiş ve çocuklarını bırakıp, (2 çocuk) gitmişti. Bir Batmanlı yalnız anne bu çocuklara sahip çıkıyor. Kendi ördüğü banyo lifleriyle geçimini sağlıyor. Elinde bir kutuyla sokakta ördüğü o banyo liflerini satarak her iki çocuğa bakmaya çalışıyor. İşte Ali o çocuklardan biriydi. Dünyanın en saf ve temiz insanıydı. Polise taş atmış diye içeri alıp, 20 yıl ceza almıştı. Ali hala içerde. İlk alındığında iddianamede "örgüt üyeliği", "örgüt adına suç işlemek", "kamu malına zarar", "gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet", "slogan atma", "polise mukavemet" gibi maddeler sıralandırılmıştı. Garibim o dev demir yığını olan polis panzerine altı üstü 2 taş atmıştı.  İddianameyi görünce o saflığıyla "Burhan abi bana örgüt üyesi demişler, benim üyelik kartım yok ki, ben hiç bir yere üyelik yapmamışım, niye öyle yazmışlar?" diye soruyordu. Ben bir saate yakın anlatmaya çalıştım ancak her konuşmamın bitiminde "Ama benim üyelik kartım yok ki!" diyordu. Çocuğun değil örgüt üyeliği ülkenin cumhurbaşkanını, başbakanını (o zaman bu sıfatlar vardı, sene 2011'de) tanımıyordu. Çocuk gerçekten açtı. Annesinin banyo lifleri iyi para getirmediğinden çocuk okuyamamış (okuma yazması yoktu) ve yaşama öfkelenmişti. İsyanının nişanesi olan 2 adet taşı o muazzam estetiklikte olan sanat eseri panzerden çıkarmıştı. O dönem taş atanlara "vandalist" deniliyordu! Doğalında her "militarist araç" birer sanat eseri oluyordu. Ali şu an nerede bilmiyorum. Ülkemin hukuk sistemi 20 yıl ceza vermişti. Yaşı 19'du. Sürgünlerden sürgün gördü. Okuma yazmayı sökmeye çalışıyordu. Onun hikayesini yazma sözüm vardı! Umarım bir gün kaleme alırım.

Evet Ali de bir "terörist"ti. Bütün devletin resmi evraklarında! Kimlik kartı da yoktu . Bir ara ona yanıyordu. Umarım şu an ruhuna bir kimlik bulmuştur.

Kitabınızın başına gelenler aklıma Ali arkadaşı getirdi.

-----------------------------

14.01.2022/ Cuma

Sevgili Osman arkadaş,

Mektubuma 9 günlük bir ara verdim. 10.01.2022 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesine başvuruda bulunmuştum. Belki jet hızıyla bir cevap alırım dedim ancak gelecek haftaya kaldı. Bu yüzden bu mektubu da 17.01.2022 tarihinde görevlilere teslim edeceğim. Geçen zaman içerisinde başıma gelen ilginç bir olayı da paylaşayım. 06.01.2022 tarihinde avukatım beni ziyarete geldi. Ailem yeni bir adrese taşınmış. Vasim de ailemden biri (yeğenim) .Tüm hukuki işlerimi yasal olarak vasim ve avukatım yürütüyor. Avukatım ailemin yeni adresini bana bildirdi. Ben ufak bir kağıda yazdım. Çıkışta bu adresi direkt kameraların karşısında görevlinin istemi üzerine incelenmek üzere kendisine verdim. Bildiğin 5-6 kelimelik bir adres. Görevli "inceleyip vereceğiz" dedi. Bu 5-6 kelimelik adres 6-7-8-9 Ocak 2022 tarihlerine kadar incelenmedi! Dilekçelerime cevap verilmedi. Muhatap bulamadım. Adresi getiren olmadı. Üzerimize kapıları kapatan görevlilere sordum, "inceleniyor" denildi. Telefon hakkımız 15 günde bir. Aileme hukuki olarak göndermem gereken evraklar var ama idare adresi vermiyor! Gerekçesini bilmiyorum.

10 Ocak 2022'de Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundum. Cevap gelir mi bilmiyorum. Dilekçem yanlışlıkla kaybolmuş olmalı! Çıkış numarası (dilekçenin) gelmedi. Artık tekrardan avukatım gelirse ya da telefon açarsam adresi alırım. Çok açık bir şekilde iletişim hakkım engellendi. Hukukta yeri yok. Dilekçeye cevap yok. Dilekçeler kayboluyor! Bu işin peşini bırakmayacağım.  Bakalım.

Şaşırmıyoruz! Resmen normal olanı artık yadırgar hale geldik. Ülke Kafka'lık (????)  bir evreye döndü. Biz içerdeyiz. Alışkınız. Bildiğimiz en iyi ve en doğru şeyi yapıyoruz. Nefes alıyor, yaşıyor ve her şeye rağmen -yaşamanın diğer adı olan- direniyoruz.

Sizler merak etmeyin bizleri, iyiyiz. Daha da iyi olacağız. Tüm yoldaşlara ve direnenlere selam olsun.

Ekte iki ayrı karar olacaktır. Mektubunuz için tekrardan teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Çok değerli bir iş yapıyorsunuz. Tek başına dahi kalsanız bunu sürdürün.  Güzellikler gün gelir çoğalır.

Özlem ve dirençle. ..

Devrimci selam ve saygılarımla

Burhan Güneş