KORONA GÜNLERİNDE MAHPUSLUK ve FİRARİ YAZILAR

(...)

‘Korona Günlerinde Mahpusluk’ (Ütopya Yayınevi, Aralık 2020) ise Adil Okay’ın empatiyi iyi içselleştirip hayatının odağına koyduğunun kanıtı bence. Çünkü kendisi de politik bir mahpus olarak Korona günlerinde içeride olan insanları unutmamak ve unutturmamak için bin engel aşıyor. Dışarıdakilerden(!) daha çok zor koşullarda yaşama tutunmaya çalışan güzel insanlara dikkatimizi çekiyor. Görülmüştür Kolektifi’nin on yıldan fazla zamandır mahpuslar için yaptığı onca güzel çabaya bir halka daha eklemiş. İnanılmaz bir emeğin ürünü olan bu kitaptaki yazıları okuduğumda, bir biçimde bildiğim o örtülü zorlu yaşamın katlanılmazlığını tenimde, canımda duyumsadım doğrusu. İçeridekilerin dışarıdakilerle buluşturulmuş olması, onların duygularının, isteklerinin ve zorlu hayatlarının sözcüklerle görünür yapılması ayakta alkışlanmalı. Otuz beş mahpusun yazdıkları ayakkabımızdaki çakıl taşı gibi huzurumuzu kaçırıyor. Kaçırmaları da zaten... Kitabın hazırlanış serüveni ile ‘kuşatılmış karanlık mekânlarda direnenlere’ başlıklı sonsöz arasındaki mahpus yazıları okuyanı acıtacak gerçekten.

‘Firari Yazılar/İçerideki Yazarlarla Söyleşiler’ (Klaros Yayınları, Eylül 2021) adlı kitap bir ortak çalışma… Adil Okay yine 1999’da tutsak düşmüş yazar ve hekim Ayhan Kavak ile kotarmış bu kapsamlı kitabı.  Girizgâh yazısı ‘Firari Yazılar Hakkında’ da söyleşilerin zorlu yolculuğu uzun uzun dile getirilmiş.  ‘Hapishane Edebiyatı’ yerine ‘Hapishanede Doğan Eserler’ demek gerektiğini de önerirler. Nedenini de açıklarlar. İçerideki yazarlara on beş soru yöneltirler. ‘Yazmaya içeride mi başladınız, yayınlanmış eseriniz var mı?’ ilk sorudur. Sonuncusu da: ‘Yeni bir çalışmanız var mı?’

İNSANIN OLDUĞU HER ALANDA UMUT DA OLUR

Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Sami Özbil gibi herkesçe bilinen isimlerin de aralarında olduğu otuz yedi politik mahpus yazarın on beş soruya verdiği yanıtlar birbirinden ilginç, derinlikli ve de özgün… Kitaplara ellerini uzatacak kadar yakın oldukları hâlde okumayan ama durmadan bir şeyler yazıp görünür olmaya çalışanların bu kitabı okumalarını isterim doğrusu. Çünkü o zorlu koşullarda beyinsel beslenme için nasıl kitap edindiklerini ve okuduklarını öğrenmeleri için… Her birinin okuma, yazma tutkusu, isteği, çabası öylesine anlamlı ki… Anlatmaya sözcüklerim kifayetsiz kalır, işte bu yüzden okumasını öneriyorum. Ayrıca anadilinde (Kürtçe/Zazaca) yazanlara yapılanlar, elle yazmak zorunda kalmalar, dışarıya ulaştıramamalar, koğuşlara yapılan baskınlarda alınıp bir daha verilmeyen dosyalar insanın yüreğini dağlıyor. Onların zor hayatları, engelleri, baskıları, yasakları aşmalarına engel olamıyor yine de hiçbir baskı, hiçbir zorbalık… İnsanın olduğu her alanda umut da olur. Umut olunca da yaşadıklarını ve düşlerini görünür yapma önünde hiçbir engel, barikat duramaz. Yeter ki istenilsin yeter ki…  Sevgili Sezai Sarıoğlu da ‘sonsöz’ niyetine ‘Âşık Görüş’ Olarak Yazmak’ başlıklı yazısıyla bu oylumlu kitaba katkı koymuş. Girizgah yazısını tamamlayan anlamlı bir yazı onun yazısı.

Kardeşçe, barış içinde bir arada yaşamanın yolu ötekileri olduğu gibi kabul etmekten, farklılıkları zenginlik görebilmekten geçtiğini bize anımsatan ve gözlerimizin içine sokan bu tür kitaplar, eylemler, çabalar artmalı... Bize düşen yaşamı güzelleştirecek her doğru çabanın yanında olmaktır, ona omuz vermektir. Adil Okay’ı, Ayhan Kavak’ı da bu tür güzel insanları görünür yaptıkları için tebrik etmektir.

Tacim Çiçek. Evrensel. 5 Ağustos  2022

Yazının bütününü bağlantıdan okuyabilirsiniz:

Kaynak: Evrensel Gazetesi