İlkeli ve ahlaklı duranlar kazanacak!... Şadiye manap'tan Mektup Var

 

"Düşünebiliyor musun, tarih öncesi bir yöntem olarak mektupla iletişim kuruyoruz. Yani başka imkanımız yok. Dışarıda, bizim dışımızda mektuplaşan kim var acaba? Bir yılda beş altı kez mektuplara zam getirildi. Bazen haftada iki kez zam geldi. Üstelik yurtdışına gönderdiğimiz mektuplar dolar üzerinden hesaplanıyor..."

Şadiye Manap

Kadın Kapalı C.evi, B/3 Gebze / Kocaeli

***

İlkeli ve ahlaklı duranlar kazanacak!

Benim ilk mektup yazmam Eylül 2003 yılında, Bakırköy Cezaevinden çıkmam ile başladı. O süreçte koğuş arkadaşlarım olan Gülazer Akın, Selver Yıldırım ve isimlerini şimdi belirtmek istemediğim diğer iki kadın mektup arkadaşlarımdı. Bu mektup yazışmalarımın, şimdi sayılarını bilmediğim siyasi tutsaklarla yaklaşık 20 yıl devam edeceğini o zaman asla bilemezdim. Yukarda isimlerini belirttiğim iki kadın arkadaşım hala Zindanlarda tutuluyorlar!!! Bu durum benim yüreğimde hiç kabuk tutmayan yara olarak, canımı acıtmaya devam ediyor. Aktüel sürece yayılan siyasi tutsakların, F Tipi Hapishanelerinden neredeyse her gün cenazelerinin çıkması konusuna da değinirsem, ‘’ziyaretçim ziyaretime yeşil soğanı bile getiremeyecek’’ diyerek; aslında 21 Mart Newroz bayramı vesilesiyle ama daha yeni elime ulaşan bazı mektuplardan 29 yıllık siyasi mahkum, Şadiye Manap’ın mektubundan bazı kesitlerle siz okurlarımızı baş başa bırakmak istiyorum.(Şadiye ile birbirimize yazdığımız mektuplara 2 yıl boyunca el konulmuştu. Şimdi bu mektubunu almam beni çok mutlu etti)

Gül Güzel

***

Şadiye Manap'ın mektubu:

Arkadaşım Merhaba!

Sevgiyle, içtenlikle selamlıyor, kucaklıyorum. Mektubumla 8 Mart’ına gelmeyi tasarlamıştım… ancak koşullar elvermedi. Gecikmeli de olsa senin ve oradaki tüm arkadaşların, mücadeleci yürek taşıyan tüm güzel kadınların, 8 Mart Dünya Kadınları Mücadele Gününü kutluyorum. 8 Mart’ı kaçırmayalım derken, 21  Mart’ı karşılamaya hazırlanıyoruz. Şimdiden Newrozu kutluyor, Halkımızın özgürlük Newrozu olmasını, kadın rengini ve aydınlığı insanlığa taşımasını diliyorum.

Sevgili Heval, yaklaşık iki yıldır sizlere ulaşamadım. Merak ettiğinin farkındayım. Maalesef fazla elimde olan bir durum değildi. Mektuplarına zamanında yanıt verememek beni üzdü. Tahmin ettiğin üzere Corona tamda tecrittin, izolasyonun katlandığı bir duruma yol açtı. Bundan en çok iletişimimiz etkilendi. Özellikle de ilk süreçlerde mektuplarımız ya kayboldu, veya yerine ulaşmadı. İletişimimiz aynı odada bulunan arkadaşlarla sınırlı kaldı. Aynı koridordaki diğer odada bulunan arkadaşlara gönderdiğimiz mektuplar ancak üç-dört ayda kendilerine ulaşabildi. Bu da yetmedi. Corona koşullarında üst üste emniyetten kaynaklanan baskın niteliğinde aramalar yapıldı, davalar açıldı. O aramalarda mektup pullarından fotoğraf albümlerine, adres defterlerinden şiir, öykülere kadar her şeyimiz götürüldü. Bir yıl kadar sonra bazı şeyler geri geldi, ancak bu 28 – 29 yıl boyunca yaptığım üretimim; roman, öykü, şiir, deneme, stran sözü, masal vb. çoğunluğu geri gelmedi. Ben hala peşine düşmüş durumdayım.

Son yıllarda ülkedeki sorunlara paralel insanlardaki sorunlar da katlandı. Bu yıl Türkiye’deki ekonomik kriz de buna eklendi. Düşünebiliyor musun, tarih öncesi bir yöntem olarak mektupla iletişim kuruyoruz. Yani başka imkanımız yok. Dışarıda, bizim dışımızda mektuplaşan kim var acaba? Bir yılda beş altı kez mektuplara zam getirildi. Bazen haftada iki kez zam geldi. Üstelik yurtdışına gönderdiğimiz mektuplar dolar üzerinden hesaplanıyormuş. Borsa gibi! Artık durumu tahmin edersin. Hazır posta zamlarından bahsetmişken, ekte bazı dostlara da mektup yazacağım. Umarım ulaştırmak senin için fazla sorun olmaz. Ulaştıramazsan da canın sağ olsun.

Ben 29 yıldır cezaevindeyim. Bizim bulunduğumuz burada(Gebze Cezaevi), A/3, A/4, B/3, B/4 bir de B/5 koğuş/bölümleri var. Aynı koridor üzerinde olsak da, birbirimizle ilişki kurmamız mümkün olmuyor…Yakında çıkmam gerekiyor. Ama çıkınca seninle bu konularda daha çok şey paylaşabileceğime inanıyorum.

Bizim burada basını takip etme imkanımız neredeyse yok. Muhalif gazeteler, toplatılma kararı olmasından dolayı, bize verilmiyor. İki yıldır dergi alamıyoruz. Geçmişte ailelerimiz bize dergi gönderirdi. Ancak ailelerin gönderdiği dergiler verilmiyor. İdare üzerinden abone olmamız gerekiyormuş… Bu da yapılmayınca, basını çok az takip edebildiğimiz için gelişmeleri çok sınırlı takip edebiliyoruz. Devlet aklı Sümerlerden beri bu kadar değişti. Sümer rahipleri toplumu ikna etmeye çalışıyor, zihniyetlerini etkilemek istiyorlardı. Ama kaç bin yıl sonra devlet, bizi her türlü bilgiden mahrum bırakarak yönetmeye çalışıyor…

Hevaljiyan, Mizgin Aydın arkadaş da selam söylüyor. Bizden de bahsedeyim. Bu yıl çok sayıda arkadaş tahliye olacak buradan. 30 yılını doldurmuş olacak beş arkadaş var. Biz dört arkadaş ayrı odalardayız. Ben, Mizgin arkadaş, heval Emine Yıldırım, H. Emine ipek, H. Rojbin Perişan ise yan odada. En son çıkacak olan benim. Bu tahliyelerden dolayı aileler çok heyecanlı. Eğer önümüze farklı bir durum çıkarmazlarsa, yakın zamanda birbirimizin sesini duyarız.

Bu kış çok şiddetli geçtiği için herkes çok üşüyor. Her taraf beton olduğu için Cezaevinde soğuk daha çok etkiliyor. Hava çok tuhaf. Gökyüzünde güneş görünüp kayboluyor. Ama tipi tarzında kar yağıyor. Ellerimiz, ayaklarımız çok üşüyor ama biz özgürlük mahkumlarıyız. Dahası özgürlük kadınlarıyız. Hiçbir şey yaşam sevincimizi, coşkumuzu azaltamaz. Arkadaşlar avluya çıkıp, kar altında yürüyor, şarkı söylüyor, kartopu oynuyorlar.

16 Mart’ta Halepçe şehitlerini andık. Kürt halkı tarihi boyunca bunun gibi bir çok katliama uğramıştır. Ancak dünya devletleri çıkarları nedeniyle bu katliamları tanımıyorlar bile. Dolayısı ile başkalarının zulmüne, katliamına onay vermiş oluyorlar. Şimdi Halepçe’den bahsediyorlar. Çünkü Saddam’ı Halepçe’nin faili görüyorlar. Oysa, başta ABD olmak üzere Saddam’a bu gücü veren dünya egemenleri ve bölge statükocu güçleriydi. Biz Kürt Halkı, kadınlar, ezilenler olarak halkımıza ve insanlığa yapılan bu zulmü asla unutmayacağız. Dünyadaki zulmün kaynağı da aynıdır. Bu nedenle fizikken birbirimizi görmesek de, yürek sıcaklığınızı buradan hissediyoruz. Yaşam da, dostluk da insan güzellikleri paylaşıyorsa, anlamlıdır.

Buradaki tüm arkadaşların çok selamı var. Yarın Newroz bayramı. Herkes buna hazırlanıyor. Newroz insanlığın en eski bayramlarından biri. Biz Kürtler için hem yeni yılın, hem de direnişin sembolü. Ayrıca Newroz her zaman kadın rengindedir.

Bu duyguyla senin de Newrozun kutlu olsun! Bir gün Newroz’da buluşup, halay çekmeyi diliyorum. Tekrar içtenlikle selamlıyor, kucaklıyorum. Sevgilerimle

Şadiya Manap, 20.03.2022,

Kadın Kapalı C.evi, B/3 Gebze / Kocaeli

Kaynak: Avrupa Demokrat