Iğdır hapishanesinde yazılan bir deneme: SAKLAMBAÇ

“Ebe olmak ister miydin? Büyüdüğün topraklarda yaşayan canlıları, bütünlüğü sorgulamak ister misin? Buna cesaretin var mı? Sorgularken başına gelecekleri iyi düşündün mü? Başına ne gelebilir ki? En fazla aklını yitirirsin mesela “şizofren” olursun. Aklının almayacağı milyonlarca gerçekliklerle karşılaşacaksın.”

Melih Gürler. S tipi Hapishane. Iğdır

19.12.2021 Iğdır’dan

“SAKLAMBAÇ”

Bazen öyle anlar oluyor ki konuştukça konuşasın geliyor. Her şeyi ama her şeyi anlatasın geliyor, içten ve en samimi duygularınla, sonra biranda susuyorsun oysa tüm cümlelerin dudaklarının arasına gelmişken biranda susuyorsun! Tüm cümlelerin içine doğru akıyor bütün organlarını sarıp seni içten içten boğmaya başlıyor. İşte o an beyninin içindeki bütün sorularla baş başa kalıyorsun, tüm düşünceler seni içten içe kemirmeye başlıyor.

Sayısız sigaranın dumanını içine çekiyorsun, dibini bulamadığın şişelere sarılıyorsun, farklı maddelerle kendini bulutlara çıkarıp kaybolmak istiyorsun. Kendine geldiğinde kaldığın yerden devam ediyorsun. Bazı şeyleri saklama ihtiyacı duyuyorsun bunu yaparken de etrafındakilere yalanlar söyleyip onları kandırdığını düşünüyorsun. Kendi kendine yalancıyım ben diye yakıştırmalarda bulunuyorsun. Aslında sen veya bir başkası yalancı değil yalancılar kendilerini de kandırır. Oysa sen kendini kandıramıyorsun. İnsanlardan anlık kurtuluyorsun.

Peki! Kendinle baş başa kalınca o zaman da kendini kandırabiliyor musun? Hiç ummadığın anda karşına çıkıyor. PATT! Diye, telaşlıca kaçmak istiyorsun o anılardan. Kendince saklambaç oynuyorsun veya köşe kapmaca, nereye saklanırsan saklan, hangi köşeyi kaparsan kap bütün kötü anıların, saklamaya çalıştığın sırların ensenden hiç ayrılmıyor; ayrılması da mümkün görünmüyor. Etrafında sayısız insanla konuşuyorsun dakikalarca, saatlerce, aylarca ve yıllarca konuşuyorsun. Her konuya el atıyorsun. Her olaya bir yorumun mutlaka oluyor. Sayısız nezakette bulunuyorsun. Öyle biran geliyor ki! Aslında konuşmadığını fark ediyorsun. Sadece kelimeler ağzından çıkıyor, bir balık gibi dudakların durmadan açılıp kapanıyor. Çok konuşkan biriyim diyorsun. Oysa! Suskun biri olduğunu anlıyorsun. İçinden geçenleri olduğu gibi tüm çıplaklığıyla konuşamıyorsan korkuların seni suskunluğa hapsettiyse ne yazık ki! Sen konuşkan birisi olmuyorsun. Konuşmanın gerektiği için, bir ihtiyaç olduğu için konuşuyorsun.

Kabul et! Sen suskun birisin, içine kapanık birisin. Fakat! Kendini bu konuda asla suçlama kesinlikle yalnız değilsin. Büyüdüğün topraklarda Asla Gerçekler Konuşulmaz. Mışlar, muşlarla konuları geçiştirebiliriz. Asıl gerçekler içinde, bir cam fanusta saklı kalır… Hayatının geri kalan kısmını saklambaç oynayarak geçirirsin. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, böyle gelmiş böyle gider, gibi cümlelere sığınırsın. Belli bir süre sonra bu cümlelerin de işe yaramadığının farkına varırsın.

Yaşamın gerçekleri gün yüzünde taptaze durmaktayken istediğin kadar saklan o hep seni bulur. Bütün kirli sırlarını anlat ve kurtul demiyorum anlatınca da kurtulamayacağını sen de ben de biliyoruz. Bu sefer ebe yok sen yine de saklan. Belki bir gün ebe olmak istersin! Kim bilir!..

Ebe olmak ister miydin? Büyüdüğün topraklarda yaşayan canlıları, bütünlüğü sorgulamak ister misin? Buna cesaretin var mı? Sorgularken başına gelecekleri iyi düşündün mü? Başına ne gelebilir ki? En fazla aklını yitirirsin mesela “şizofren” olursun. Aklının almayacağı milyonlarca gerçekliklerle karşılaşacaksın. Hiçbirine anlam veremeyeceksin, mantığın almayacak, yeniden saklanma ihtiyacı duyacaksın.

Gerçekler canını acıtacak ve tüm bunları sorgularken aklını oynatacaksın. Sorguladığın konuları paylaşmak isteyeceksin paylaşamayacaksın. Dışlanma korkusu ağır basacak; çünkü sen paylaştığında sana ya deli diyecekler ya da vatan haini diyecekler. Kendini savunmak isteyeceksin.

Tüm bu anlattıklarım olağan gerçeklerimiz diyeceksin. Peki! Kime diyeceksin? En önemlisi de o ya! Kime neyi nasıl anlatacaksın. Bu oyunda ebe sensin diğer oyuncular ise saklanıyor. Sen bulacaksın onları tek tek, bulamazsan yanarsın. Sobelenme tehliken var onu da göze almalısın.

Şimdi iyi düşün ebe mi olacaksın? Yoksa saklanacak mısın? Saklanıp ebeyi mi sobeleyeceksin yoksa ebe olup saklananları mı bulacaksın? Oyunumuza Hoş geldin! Bu bir saklambaç oyunu. Önüm, arkam, sağım, solum sobe. İşte, buldum seni! Fakat! Burası da neresi, bir hapishane mi yoksa bir ruh ve sinir hastanesi mi??? 

Melih Gürler