GÖZLERİMİZİ TARİH BİLİNCİ AÇAR…

"Kendimizi bulmak istiyorsak, toplumumuzu tanımak istiyorsak, tarih bilimini sevmeliyiz. Elbette egemenlerim bize öğrettiği tarihi değil, demokratik uygarlığın tarihinin izinde yürümeliyiz. O zaman göreceğiz ki, geçmişte kalmış bile olsa aşiretimizin ismi, köyümüzün ismi tarihi şifreler gizlidir. İnsan geçmişini bilmeden gelecek karşısında kördür. Gözlerimizi tarih bilinci açar ve bizi özgürlük amacımıza bağlar." Ayfer AYÇİÇEK. Gebze Cezaevi / KOCAELİ

***

            Çocukluğumdan beri, tarihi kişilere ve olaylara ilgiliyimdir. Kimler, nerede hangi kahramanlığı yapmıştır? Zamanla tarihe dair okuma çabalarım geliştikçe, tarihin ne kadar cinsiyetçi bir dille yazıldığını gördüm. Yazanın erkekler olduğunu gördükçe, tarihte kadını aramaya başladım. Şuanda bile, tarih bilimi ile ilgili yazıları araştırınca adeta erkek kendini tarihin sahibi olarak görmüş, tarihi tek taraflı yazmıştır. Kadını yok saymış, ya da ihtiyaç duyduğu ölçüde kaleme almıştır. Tarih böyle midir gerçekten? Tarih bilimi sadece erkeğe ait bir saha mıdır? “Tarihte kadın cinsi nerededir?” dediğimizde, binlerce yıllık yaşanmış Neolitik Çağ çıkar karşımıza. Neolitik Çağ adeta tüm eserleriyle hala ‘ben buradayım, yok olmadım’ der. Köy devrimiyle, Tanrıça ideolojisiyle, ana kadın kültürüyle, her yeni icat-buluş ana kadına aittir. Animizmin (Ruhçuluk) fikri bugün kuantum felsefesiyle eş değerdedir. Söylencelerle yaşama dair ne varsa, Anatanrıçalar evlatlarına aktarmışlardır. Kadının hala özgürlüğünü yitirmediği mitolojik dönemde, bilim diliyle tabletlere yazılan şiirlerde, çizilen resimlerde hep kadının tarihsel duruşunu görürüz. Binlerce yıllık bu gelenek, her yerden fışkıran bir ırmak gibi, duygu düşünce öncesi zihnimize nüfuz etmiştir. Hala capcanlıdır. Neolitik kültür geçmişte kalmamış, toplumsal değer yargılarıyla şimdi ve geleceğimizi de şekillendirmektedir. Hala neolitikteki, adaleti, eşitliği, toplumsal dayanışmayı arayıp günümüze taşımak isteriz, bunun mücadelesini veririz.

            Peki, kadının varlığını görmeyen erkek düşünürler, tarihi nasıl ele almışlardır? Mitolojik dönemden itibaren tarih yazan erkekler, tarihi birçok disipline bölerek parçalamışlardır. Hakikati parçalamak, tarihi bütünlüklü anlamayı engeller. Çünkü tarih parçalı değil, bütünlüklüdür. Kimi düşünürler (Seignobos) karamsar bir tablo çizer. Ona göre “Tarih kadar kötü koşullarda çalışan bir başka bilim yoktur. Tarihçi bir palavracıdan başka bir şey değildir.” J. Michelet; daha isabetli bir görüş sunar: “Her insan bir insanlıktır, bir evrensel tarihtir.” der. Nietzsche ise “Acı çeken ve kurtuluşa ihtiyacı olanların tarihe gereksinme duyduklarını” söyler.

            Tarihe çocukluğumdan beri ilgimin olduğunu belirtmiştim, bir neden kadın olmam olsa da, aynı paralelde Kürt olmamdır. Bu nedenle tarihe yüzümü döndüğümde, hem kadını-hem de Kürdü ararım. Ancak artık bu iki nedenle de sınırlı değildir aradıklarım. Evrenimiz nasıl oluştu? Kimi bilim insanları, evrenimizin 84 milyar yıllık başka bir evrenin tozlarından meydana geldiğini söyler. Bunu duymak beni heyecanlandırır. Başka bir evrenin tozlarından meydana gelmek büyüleyicidir. Yine de ana kadın öncülüğünde doğanın tarihinin toplamı olması manevi dünyamı etkiler. Ruh halimi büyük oranda etkiler. Bir zamanlar, binlerce yıl özgür yaşamış, insanlık yine özgürce yaşayabilir inancım güçlenir.

            Özelde Kürt halkının Neolitik toplumu derinliğine yaşamış olması, güvene yol açarken sonradan kaybedişleri büyük acıya yol açarken Ortadoğu’nun kalbi olan Kürdistan coğrafyasının dörde bölünmesi, yaşanan ihanetler öfke yaratmıştır. Ancak bütün saldırılara rağmen, direnen Küt halkının bitmeyen isyanları, özgürlüğüne ne kadar bağlı olduğunu kanıtlamıştır. Bütün bunlardan çıkarılan dersler, insanda tarih bilincini geliştirir. Tarih bilinci ise, insana kişilik kimlik kazandırır. Kendi olma (xwebun) arayışını güçlendirir. Bunun için, tarihin zorluklarla oluşmuş yollarında yürümeyi bilmek, öğrenmek gerekir. Tarih bilinci şimdiyi anlamlı kılmaya, bilinçlice yaşamaya, kararlar vermeye yol açar. İnsan, hele ki biz Kürtler ve Kürt kadınları, tarihi susamışçasına araştırmalı ve incelemeliyiz. Bu yönlü çabalarımız olsa da, daha yolun başındayız. Örneğin bir Göbeklitepe sırlı tüm ihtişamıyla önümüzde bilinmeyi beklemektedir. Tarih gibi incelik, sezgi, duygu yüklü zekaya sahip olan kadınlar, tarih bilincinde öncülük, yapabilirler diye düşünüyorum. Elbette ki tarih bilinci erkekler içinde aynı yoğunluk ve derinlikte gereklidir. Yalnız erkekler daha çok tarihe analitik bakabiliyorlar. Bu anlamda kadının öncülük yapması geleneğe bağlılığından ileri gelirken doğasına da uygundur. Tarih bilinci insana, bakış açısı kazandırır. Geçmişe şimdiye bakarken yanlışları doğruları ayırt etmemizi sağlar. Tarih bilinci insanı ahlaklı olmaya, ahlaklı yaşamaya götürür. İnsanı toplumsal bilinçte derinleştirir. İnsan tarih bilinci olmadan, özgür toplum, özgür birey olamaz. Dikkat edelim, tarihine bağlı toplumlar, bireyler ahlaklı, kendine güvenli, özgürce güzelce yaşamışlardır. Bu toplumların başında Neolitik toplum gelmektedir. Neolitik toplumlarda, insanlar ölülerinin kemikleriyle aynı evde yaşayacak kadar, geçmişlerine bağlıdırlar. İnsan bu yüzden bu toplumların yapısından etkilenir. Tarihi bilinci olmayan insanlarsa köksüzdür. Köksüz olan solmaya mahkumdur. Bunun karşısında tarih bilinciyle yetişen toplum ve bireyler, tarihi kökleri üzerinde yeşerip çiçeklenirler. Bu çiçeklenme, iyide, güzelde, doğruda köklerini sökülmemecesine toprağa salmaktır.

            Tarih bilinci yurtseverliğin gereğidir. İnsan tarih bilinci edindikçe, yurtseverliğini güçlendirir. Ve tarihin ondan istediklerine yanıt olmak ister, onun için mücadele eder. Hele ki kurtuluşa ihtiyacı varsa, tarih bilinci insanı kurtuluş mücadelesine yöneltir.

            Bilge der ki; “Tarih günümüzde, biz tarihin başlangıcında gizliyiz.” Bu yüzden geçmişimizi tanıdıkça, inşa gücümüz gelişir. Ufkumuz genişler.

            Sonuç olarak, kendimizi bulmak istiyorsak, toplumumuzu tanımak istiyorsak, tarih bilimini sevmeliyiz. Elbette egemenlerim bize öğrettiği tarihi değil, demokratik uygarlığın tarihinin izinde yürümeliyiz. O zaman göreceğiz ki, geçmişte kalmış bile olsa aşiretimizin ismi, köyümüzün ismi tarihi şifreler gizlidir. İnsan geçmişini bilmeden gelecek karşısında kördür. Gözlerimizi tarih bilinci açar ve bizi özgürlük amacımıza bağlar.

11.08.2021

Ayfer AYÇİÇEK

Gebze Cezaevi/KOCAELİ