Dünya Hapiste Yazarlar Günü

'Onur Özgürlüğe Seslenenin' diyor 

Sedigheh Vasmaghi.

 

15 Kasım, Dünya Hapiste Yazarlar Günü… Uluslararası PEN İsveç Merkezi bu yıl Türkiye ve İran’dan iki yazar üzerinde yoğunlaştı. Türkiye’den Osman Kavala, İran’dan ise Sedigheh Vasmaghi…

İki eş-yazar,  iki “yakın” komşu ülke! Osman Kavala’yı anlatmaya gerek yok.

Tağrık Buğra’dan bile utanmayanlara ne anlatalım! Cemil Meriç’in en sevdiği asistanlarından birini öldürenlerle iktidar masası paylaşanların sağır kulaklarına ne söylesek boş!

2011 yılı Kasım’ında Alman PEN’inin Hapiste Yazarlar Günü toplantısında konuşma yapacaktım. Ama o gün geldiğinde ben bir hapiste yazardım. Benim yerine insan hakları savunucusu Ercan Kanar katılacaktı toplantıya.

Sedigheh Vasmaghi ile İsveç’e aynı dönemde 2 yıllığına misafir yazar olarak geldik. Ben Sigtuna, o Uppsala kentine. Daha sonra bir süre Uppsala Üniversitesinde çalıştıktan sonra, 2017 yılında cesaretle Tahran’a geri döndü, eşiyle birlikte daha havaalanında gözaltına alındı. Bir daha da çıkmasına izin verilmedi.

2014 yılı 15 Kasım’ında Uppsala’da İsveç PEN’inin düzenlediği Hapiste Yazarlar Gününde birlikte konuşmacıydık.

Şimdi sıra Sedihge’de, o hapiste bir yazar artık. Üstelik 5 yıl hapse mahkumiyetine, 1 yıl daha eklendi. Bir ortak adalet çağrısı metnine imza verdiği için .  Dosyasını İstihbarat  Bakanlığı ile (sözde) Devrim Muhafızları Yasal Masası hazırlamış. Kararı da (sözde) Devrim Mahkemesi verdi.

Suçlama rejim aleyhinde bulunmak! Yani Ayetullah rejimine karşı!

Sedigheh Vasmaghi, hukukçuluğu yanında, Tahran Üniversitesinde İlahiyat profesörü idi, üniversitelerde bizimkine benzer bir temizlik yapılana kadar. Şair ve yazar. Bir İslam tarih ve kültürü araştırmacısı… Ve kadın hakları savunucusu… Kitapları İran’da yasaklı…

İlk şiir kitabı 'Yağmur Duası' 1989 yılında yayınlandı ve 1991 yılında Tahran Al-Zahra Üniversitesi'nin en iyi kitap ödülünü aldı. Bir çok akademik kitap yanında 5 şiir kitabı ve klasik Arap şiirini Farsçaya tercüme etti.

İran basınında çıkan birçok yazısı yargılandı. 2011 yılında misafir yazar olarak Almanya’ya gittikten sonra evi basıldı, kitaplığı darma dağın edildi.

Ona, gözleri neredeyse görmediği için, İran’ın kadın Cemil Meriç’i de diyebiliriz.

Cemil Meriç yaşasaydı, herhalde onun yeri de Cumhur İttifakı ülkesinde cezaevi olurdu.

12 Eylül rejimi Cemil Meriç'i de sorgulamıştı, ama onu hapsedecek düzeyde azgın değildi, şimdiki gibi…

Sahi 12 Eylül günlerinde Ahmet Altan gazeteciliğini sürdürebilmişti değil mi!...

Osman Kavala kültür çalışmalarını 12 Eylül döneminde başlatabilmişti.

Bir İlhan Selçuk, Uğur Mumcu gazeteciliklerini sürdürebilmişlerdi.

Bu 12 Eylül vahşetini küçümsemek değil. Sadece askeri diktatörlük döneminde bile yapılmayanların, bugünkü sözde sivil bir iktidar döneminde olağan sıradan bir uygulama haline gelmesi…

İran İslam Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti 2023 yılına 3 yıl kala, ideolojik olarak bir orta noktada buluşmuş vaziyette. Bu da Siyasal İslam, yani bir inancın siyasal olarak sömürülmesi…

Bakalım, kader 3 yıl sonra ikinci İslam Cumhuriyeti'ne tanık olmamıza izin verecek mi?

Arada tek fark ise , biri Şia, öteki ise Sünni inancının sömürülmesi…

Sedigheh Vasmaghi, 2019 Kasım ayında özgürlük ve reform talep eden gösterilerin, Devrim Muhafızları'nın ölçü tanımayan şiddetle bastırılarak, yüzlerce insanın ölümü ile son bulmasına karşı çıkan bir ortak imza metnine destek verdiği için Evin Zindanı'na konulacak. Ortak imza metninin başlığı, “halkın Taleplerine Saygı”ydı.

Resmi olarak 230 kişinin yaşamını yitirdi söz konusu gösterilerde.

Biz de ise, kıyım işi, “misafir” cihatçılara ihale edildi.

Bir an aklıma, 1983 yılında Aziz Nesin öncülüğünde, Evren’den demokrasi talebinde bulunan metne imza verdiğimiz için yargılanmamız geldi. 2015 yılında Barış Süreci'nin devamını isteyen binlerce akademisyenin temizliğe uğraması geldi.   

Ayetullah rejimi İran Üniversitelerinde az temizlik yapmadı.

Sedigheh Vasmaghi ‘ye yönelik bir başka suçlama ise, dış basın ile söyleşi yapmayı kabul etmek.

“Son sözüm olarak” diyor Sedighe Vasmaghi 23 Mayıs’ta yaptığı son savunmasında, “ Ülkemde reformların başlamasını istiyor, ülkemde refah, özgürlük ve yumuşama dileğim. Bunun için elimden gelen her şeyi yapacağım. Konuşmaya ve yazmaya devam edeceğim. Bu dava uğruna yargılanmak, mahkum olmak  ve hapse konmaktan. Var olan kritik durumdan dolayı hepimiz üstümüze düşeni yapmaz isek, lanetli oluruz. Hepimiz daha iyi duruma ulaşmak için elimizden geleni yapma durumundayız. İnsan onurunu özgürlükte buluyorum. Kendimi sansüre tabi tutmayacağım ve özgürlüğümün çiğnenmesine izin vermeyeceğim. Bir zindan hücresinde bile olsa özgür yaşamak istiyorum. Zindanın yüksek duvarları ve demir kapıları beni teslim alamayacak. “

Savunmasına şiiri ile nokta koyuyor Sedigheh Vasmaghi:

 “Sevginin ilmeğine teslim olurum sadece / Arkadaş için yaşarım- Olacağı ne varsa! / Esaret yolunu kabul edene yazıklar olsun! / Onur kazanır özgürlüğe seslenen”. (*))Sedigheh Vasmaghi.

 

kaynak: Artı Gerçek