Acun Karadağ yazdı: "Biz dört duvarı yaşanılır kıldık esprilerimizle. "

14.10.2020

Kayseri

Sevgili Sibel hocam

Sevgili Temel hocam,

            Mektubunuzu aldık-aldım. Tüm mektuplara seviniyorum ama sizin yazdığınız beni ayrı mutlu etti. Temel hocam için bir yer bıraktığını ancak gözaltına alındığı için yazamadığını söylemiş Sibel hocam. Ben o boşluğu doldurdum. Çünkü Temel hocamın bizler için söylediği sözler ve gür sesi hala kulaklarımda. “Ben Acun’un yoldaşı olmaktan onur duyarım” demişti bir konuşmasında. Ben de sizlerin yoldaşı olmaktan onur duyarım.

                        (…) Sevgili hocam sizlere tutuklanma nedenini anlatmamıza gerek yok. Ancak tutuklanmamız için kaç takla atıldığını da bilmenizi isterim. Savcısından hakimine kadar siyasi şube polislerinin ince ince çalışarak ayarlama yaptıkları çok açıktı. Gözaltına alındığımız gün, gözaltında tutulduğumuz süre hangi hakime denk getirileceği “güzelce” ayarlanmış. Nitekim bunları ayarlamasalar savcılıktan serbest bırakılıyoruz. Bu defa tutuklama fırsatını kaçırmak istemedikleri çok belliydi.

            Hapishaneye getirildiğimiz gün bile eziyet üzere ayarlanmıştı. Cumartesi sabaha karşı hapishaneye getiriliyoruz ki hafta sonu kantin alışverişi yapılamadığı için çeşmeden pis su içelim, sigara alamayalım mağdur olalım. Yüksel caddesinin gazına, plastik mermisine, ters kelepçesine dayanmış “işimizi geri istiyoruz” demekten vazgeçmemiş insanları suyla, sigarayla terbiye etmeye çalışmak…  Ne büyük bir acizlik, çaresizlik.

            Daha da fenası birçoğu okumuş, yazmış, düşünen insanlara sürekli yalan söyleyerek idare etmeye çalışmaları. Hocam Sincan karantina koğuşunda Nazan, Alev ve ben birlikte kaldık. Kızlar tarak istiyor kantinden, gelmiyor, soruyoruz: “Valla biz de alamadık, saçımızı tarayamadık…” Gazete gelmiyor, soruyoruz; “Valla bize de gelmedi, okuyamadık…” Sular kesiliyor, soruyoruz “Valla biz de banyo yapamadık…” Yemek geç geliyor “Valla biz de daha yemedik.” Güler misin, ağlar mısın bilemedik. Aramızda gülmece konusu oldu bu cümleler. Örneğin birimiz “Bugün su içmedim. ” dediğince diğerimiz “Valla ben de çay içmedim bugün” diyor basıyoruz kahkahayı. Birimiz “kantinden peynir almadık” filan dediğinde birimiz “ valla ben de peynir almadım” filan diyor gülüşüyorduk. Aslında “acıyı bal eylemek” buna denir bana göre. Yoksa fakirliğimize, haksızlığa, sömürüye boyun bükmek, isyan etmemek, kaderimize razı gelmek değil… Biz dört duvarı yaşanılır kıldık esprilerimizle.

            Kayseri’ye gelene kadar 3 arkadaş teslim olmadık tecrite. Sonra Alev’le ikimiz 18 gün karantinada kaldık. Benim rahatsızlıklarımdan dolayı Alev sağ kolum oldu. Gerçekten sağ kolum oldu. Geçen yıl ters kelepçeden kaynaklı sağ omzumda Bursit denilen bir rahatsızlık yaşadım. Hapishanede çamaşırlarımızı elde yıkayınca sıkma hareketinden dolayı sağ el parmaklarımda uyuşma ve sürekli ağrı meydana geldi. Bunu fark ettiğimizde çamaşırlarımı Alev yıkamaya başladı. Yerleri yıkama süpürme işlerini bana yaptırmadı. Böyle bir sağ kola ben de sol yanımı verdim. Çok seviyorum Alev canımı.

            Şimdi Rukiye ve Elif adında iki kızçeyle kalıyoruz. Bana gözleri gibi bakıyorlar. Ben de sabah çok erken kalktığım için onlara güzel kahvaltılar hazırlıyorum. Birlikte okuyor; yazıyor, spor yapıyoruz. Televizyon ve buzdolabı vardı geldiğimizde. Türküler dinliyoruz bazen. Böyle mektuplar, yazılar yazıyoruz. Kimse canımızı sıkamaz, bizi üzemez “haklılığımıza kimse dokunamaz”. En zor anlardan umutla çıkacak, işimize de geri döneceğiz. Adaletsizliğe uğrayan herkesle birlikte aydınlık güzel günlere ulaşacağız. İnanıyoruz demek bile hafif kalıyor, biliyoruz.

            Canım hocalarım ikinizi de çok özledim. Çıktığımda bir çay içebileceğimiz, sohbet edebileceğimiz açık hava bir yerde oturmayı çok isterim. O güne kadar kendinize çok iyi bakın. Alev, Elif ve Rukiye ile birlikte çokça kucaklıyoruz, öpüyoruz sizleri.

Umutla, dirençle…

Acun KARADAĞ

Bünyan - Kayseri Kadın kapalı cezaevi



Kaynak: Sibel Özbudun