37 yıllık esaret, 28 yıllık baba özlemi

55 yıllık yaşamının 37 yılını cezaevinde geçiren Cuma Özkan’ı sadece görüş günlerinde gören ve cezaevi yollarında büyüyen Şehriban Özkan, 28 yıldır babasının yolunu gözlüyor. 

“Bir de konuşmayan-konuşamayan çocuklar var. Yaşadıkları travma o kadar büyük ki çocuk dimağları, ruhları gördüklerini kaldıramamış, hep kırılgan kalmışlar. Büyüklerin bile taşıyamayacağı o ağır ‘gerçeklik’ bitmeyen karabasanları olmuş. Üniformalı her insan onlara, üzerlerinde dikenli teller, jilet ve cam kırıkları olan duvarları anımsatır olmuş. Cümleleri kısalmış. Sesleri kısılmış. Tenleri ve tinleri solmuş...” Adil Okay’ın “Görüş günlerinde büyüyen çocukları” anlattığı, “Ben çıkana kadar büyüme e mi…” kitabında yer alan çocuklardan biri de 55 yıllık ömrünün 37 yılını cezaevinde geçiren Cuma Özkan’ın kızı Şehriban Özkan. Dışarıda annesi ve babasının yolunu gözleyen on binlerce çocuktan biri olan Şehriban Özkan, doğduğunda babası cezaevindeydi. Şehriban Özkan, babasıyla ilk olarak demir parmaklıklar ardında tanıştı.

CUMA ÖZKAN

İlk olarak 12 Ekim 1980 tarihinde 14 yaşındayken tutuklanan Cuma Özkan, üç ay gözaltında işkence gördü ve Adana Askeri Mahkemesi'nde yargılandı. İdam cezası alan Özkan, yaşının küçük olduğu için cezası 20 yıla indirildi. 1989’da tahliye edilen Özkan, 3 buçuk yıl dışarıda kaldıktan sonra 1993’te bir kez daha gözaltına alınıp, tutuklandı. "Devletin birliğini, milletin bütünlüğünü bozmak" iddiasıyla yargılanan Özkan, müebbet hapis cezasına çaptırıldı. Özkan, 1993’te tutuklandıktan 3 ay sonra kızı Şehriban dünyaya geldi. Şehriban'ın, annesiyle birlikte yalnız bırakmadığı babası, sırasıyla Yozgat, Konya, Malatya ve Antep cezaevlerinde kaldı. Cuma Özkan, 17 yıldır Antep H Tipi Cezaevi’nde tutuluyor.

GÖZYAŞLARINI SİLDİĞİ MENDİLİ YIKAMADI

Yaz-kış demeden, ekonomik sıkıntılara rağmen her fırsatta babasını cezaevinde ziyaret eden Şehriban Özkan, ilkokula başladığında, liseyi, üniversiteyi okuduğunda, evlendiğinde babası yayında yoktu. Cuma Özkan, 2013’te Adil Okay’ın “Ben çıkana kadar büyüme e mi…” kitabı için kalem aldığı yazıda, kızıyla tanışmasını şu şekilde anlatmıştı: “Kızımın bebekliğini cezaevinde gördüm. İlk yürümeye başladığında ziyaretime getirmişlerdi. Kapalı görüşlerde çocukları hükümlülerin bulunduğu bölüme bırakıyorlardı. 15 çocuk benim bulunduğum tarafa geldi. Tüm çocuklar baba-amca ya da dayılarıyla buluşmuşlardı. Ama ortalıkta ağlayarak dolaşan sonra tek başına duvar dibine gidip oturan bir çocuğa sahiplenen kimse olmamıştı. Ortalık çocukların sevinç çığlıklarıyla çınlıyordu. Daha sonra benim kızımın da gelen çocuklar arasında olduğunu öğrendim. Gidip gardiyana ve orada olan arkadaşlarıma sordum. Gelen çocukların hepsinin bunlar olduğu söylendi. Ağlayan çocuğun yanına gittim sakinleştirmeye çalıştım ama nafile. En sonunda kucağıma alıp görüş kabinine götürdüm ve annesi görünce ‘Bu kız Şehriban mıdır’ diye sordum. Evet, cevabını alınca heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Kızım da annesini görünce cama vurmaya başladı. İlk kez baba olarak çocuğumu kucağıma alıp öptüm. Gözyaşlarını mendilimle sildim...” Özkan, kızının gözyaşlarını sildiği mendili, 19 yıl yıkamadı, yanında taşıdı. Özkan, kızı 2017 yılında nişanlandığında mendili hatıra olarak ona gönderdi.

Babasının kendisine verdiği mendili 4 yıldır sakladığını anlatan Şehriban Özkan, çocukluk yıllarından bu yana yaşadığı sorunları, babasının uzun tutukluluk süresiyle yaşadıklarını anlattı. Kendisi dünyaya gelmeden önce babasının tutuklandığını söyleyen Özkan, “İlk onu gördüğüm günü hatırlamayacak kadar küçüktüm. Beni ilk gördüğünde gözyaşlarını silmiş babam, gözyaşını sildiği mendili 19 yıl yanında taşıdıktan sonra bana verdi” dedi.

İKİ YABANCI GİBİ

Babasına dair hatırladığı en eski cezaevi anılarının çocukluk yılları olduğunu dile getiren Özkan, “Cezaevi kampüsü devasa bir mekan. Görüşeceğiniz kişiye ulaşmak ise çok zaman alıyor. Büyük büyük demir kapılardan geçtikten sonra babama ulaşabildik. Babamı ilk gördüğümde hiçbir şey yapamamıştım. Ben anneme şunu sorardım neden bana sarılmadı, öpmedi? Demek ki babalık duygusu nasıl bir şey bilmiyor. Ben de bir babaya nasıl davranılır bilmiyordum. İki yabancı gibiydik” diye konuştu. 

Aradan geçen 28 yılda babasını tanıma fırsatı olmadığını ifade eden Özkan, “Keşke tanıyabilseydim. Babamın yokluğunu çok hissettim. Ben birçok duygudan yoksun büyüdüm. Bu bende özgüven eksikliğine neden oldu. Bir baba kızına nasıl davranır onu bilmiyorum. Babamla oturup, konuşmak, gezmek, bir yerde oturup yemek yemeyi çok isterdim. Ona sarılmak, onunla dertleşmeyi çok istedim. Her insanın sahip olması gereken bu duygulardan çok, çok eksik kaldım. Annem ile hayatımız hep yollarda, cezaevi gezerek geçti. Çoğu zaman otogarların demir koltuklarında sabahladık” ifadelerini kullandı.

37 YILLIK ESARET

Babasının 55 yıllık yaşamının 37 yılını cezaevinde geçirdiğini belirten Özkan, “Bir insanın 37 yıl cezaevinde tutulması hiç adaletli değil. Bir insanın 37 yıl hürriyetinden yoksun bırakılması insanlık dışı. Babamın dışarıda olmasını çok istiyorum. Sadece bana babalık yapması için değil, onun için istiyorum. Ben ilkokula başladım yanımda değildi, lise, üniversite okudum yine yoktu. Mezuniyetler olurdu, herkesin ailesi olurdu bir benim babam olmazdı. Belki yanımda olsaydı özgüvenim artardı. Onun yokluğu bende bir özgüven eksikliğine neden oldu. Ben bir sınava girerken bu beni etkiliyordu” şeklinde konuştu.

CEZA İÇİNDE CEZA

Çocukluğundan bu yana televizyonda her “Genel af” tartışmalarında umutlandığını söyleyen Özkan, “Geçen yılda salgın nedeniyle infaz düzenlemesi yapıldı. Salgın nedeniyle binlerce kişi dışarıya çıktı. Ancak siyasi düşüncelerinden kaynaklı tutulan insanlar bırakılmadı, aksine onlara ceza içinde ceza uygulandı. Devlet hukuk sistemi neden böyle işliyor? Zaten uzun yıllardır bu insanlar cezaevinde, çoğu çocuklarından, ailelerinden uzak yaşamını yitiriyor. Bu adaletsizliğin biran önce sonlandırılması gerek” diye konuştu.

‘SİYASİ TUTUKLULAR SERBEST BIRAKILMALI’

Birçok cezaevi gezdiğini söyleyen Özkan, cezaevlerinde tutukluların koşullarının çok kötü olduğunu ifade etti. Cezaevlerinde tutulan hasta tutukluların sağlık durumuna dikkat çeken Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu mahkumlar ölene kadar bırakılmıyor, bu zihniyeti kınıyorum. Cezaevlerinde yemek ve su sorunu hiç eksik olmuyor. Babama bir tane battaniye gönderdik, çift katlı kalın diye bize iade ettiler. Bu beni çok üzmüş ve sinirlendirmişti. Bunu yapmalarındaki amaç sadece tutuklu ısınmasın. Neden ısınmasın? Zaten uzun yıllardır nedenler olmadan bir ceza çekiyor. Cezaevinde düşüncelerinden kaynaklı tutulan binlerce tutuklu var, onlar bu şartları hak etmiyor. İnsanlar özgür düşüncelerini dile getiremiyor. Siyasi düşüncelerinden kaynaklı tutuklanan insanların serbest bırakılması gerekirken, adli suçlardan tutuklanan insanlar serbest bırakılıyor. Babamın ve onun gibi içerde tutulan siyasi tutukluların serbest bırakılmasını istiyorum.”

MA / Emrullah Acar